YERYÜZÜNDE yaşanacak en büyük felaketlerden birisi deprem.
İki ana fay hattı üzerinde bir deprem kuşağında olan ülkemiz bu felaketi zaman zaman yaşayan ve onarılmaz izlerini taşıyan bir ülke.
1900-2000 yılları arasında 50’nin üzerinde deprem olmuş Türkiye’de.
Son 114 yılda ise, 6 büyüklüğünde ve üzeri 66 deprem yaşamışız.
12 Kasım 1999 Düzce depreminin bize yaşattıkları hala hafızamızda değil mi?
Yani biz bir deprem ülkesiyiz.
Her an üzücü sonuçları ile karşılaşacağımız bir depremi yaşayabiliriz yani.
İşte son örneği İzmir depremi.
Seferihisar ilçesinde büyüklüğü 6.6 olan bir deprem yaşadı İzmirliler.
Ne kadar korktuklarını onlar daha iyi anlatırlar.
Dolayısıyla öncelikle hazırlıklı olmalıyız.
Depremden çok ona hazırlıksız yakalanmak istenmeyen sonuçları yaşatır.
Bizimde en büyük kusurumuz zaten burada.
Son depremden sonra ulemalar ekran ekran dolaşıp konuştu.
Yetkili, yetkisiz herkes ahkâm kesti.
Sonuç?
Bana bir tane dişe dokunur önlem söyleyebilir misiniz?
Kim nerede, vatandaşı için ciddi bir adım atmış.
Son yıllarda deprem yönetmenliği ve kontrol anlamında yapı denetim firmaları devreye girdiği için yapılan binalar bundan 30-40 sene öncesine göre daha güvenli.
Bir teknik adam ifadesiyle aydınlatmam gerekirse;
Bizim mesleğe başladığımız yıllarda metrekareye 17-25 kilogram demir hesaplanırken, deprem yönetmeliği hesap yöntemine göre bu miktar, 35-40 kg’a çıkmış durumda.
İyi ve etkili kontrol ile bundan sonrasında deprem ile çok yıkım ve hasar yaşamamız mümkün değil ama yapılaşmasını 30-40 yıl hatta daha eski yıllarda tamamlamış yörelerde bizi koruyacak sadece Allah var.
Hele ki, kırsal bölgelerde derme çatma binalarda yaşayan halkımızın deprem vukuunda çok etkilenecekleri ve etkilendikleri bir realite.
Her şekilde tedbir şart.
Deprem öncesi hazırlık şart.
Velhasıl-ı kelam;
Depremden değil ona hazırlıksız yakalanmaktan korkmalı ve geçmişten ders almalıyız!
Tabi büyük acılar yaşamak istemiyorsak…