SEÇİMİN kazanılıp, kaybedilmesi onun ruhunda var.
Hani ben bu seçimin sonucunu yüzde yüz tahmin ederim dediğinizde;
Kim kazanacak, sorusuna vereceğiniz;
‘Ya o, ya öbürü’ cevabı gibi…
Ama işte asıl sorun da bu.
O kim?
Bu kim?
Yani asıl önemli olan ‘kim’leri doğru tayin etmek.
Halkın karşısına çıkacak adayları,
Kimlikleriyle,
Şahsiyetleriyle,
İhtisaslarıyla,
Yönetme becerileriyle,
Düzgünlük ve dürüstlükleriyle,
Halkın gönlüne girebilme nitelikleriyle tespit edebilmek.
Önce bunları yapacaksınız.
Sonra da işi halkın teveccühüne bırakacaksınız.
Dün eski bir siyasetçi dostumla konuşurken açıldı bu mevzu.
‘CHP’nin başarısını nasıl yorumluyorsun’ diye sorunca,
Yukarıdaki şıkları sıraladım.
Hem adaylar iyi seçilmişti.
Hem teşkilatlar altta değilse bile üstte iyi hazırlanmış ve iyi dizayn edilmişti.
İyi ve geçerli aday hangi partiden olursa olsun, taş yerinde ağırdır misali halkın teveccühüne mahzar oluyor.
Yoksa kimi yorumlarda olduğu gibi aslında dolan meydanları dolmamış gibi görüp sadece esnafını,
Emeklisini,
Asgari ücretlisini,
Pazarda filesini dolduramayan yoksulunu örnek gösterip;
‘Bunların tepkisidir sandıkları şaşırtan’ demek işin aslını görmezden gelmek demektir.
Elbette bu sayılanların da etkisi vardır ama,
Bu tepkileri taze tutanları,
Her daim onların yanında olanları,
Sosyal belediyecilik kavramını sürekli geliştirenleri,
Halka geleceği açısından güvence olanları unutmamak gerek.
Dünden bugüne değişmek,
Her daim değişime açık olmak,
Ve umut olmak seçimde başarının anahtarıdır.
Unutmamak gerek.