ÜLKEM söz konusu olduğunda incitici bir şeyler yazmaya elim gitmiyor.
İstiyorum ki her şey yolunda olsun.
Her şey güzel olsun…
Kavga, gürültü olmasın.
İnsanlar sevgi içinde, birlikte yaşasın.
İstiyorum ki;
Siyasetin tek amacı devlete ve millete hizmet olsun.
Ayrımcılık, ötekileştirme olmasın.
Herkes eşit olsun.
Vatandaşım devletine, yönetenlerine güven duysun.
Ve bu güvenle mutlu olsun.
Peki, mutlu muyuz derseniz…
Pazar günü yaygın basında bir gazetemizin ilk sayfasına taşıdığı şu ilginç birincilikleri tekrar okumamız ve değerlendirmemiz gerekiyor.
Benim güzel ülkem;
Organize suçlarda Avrupa 1’incisi.
Ülkelerin halini gösteren Sefalet Endeksi’nde dünya 1’incisi.
Yıllık 58.9 enflasyonla Avrupa 1’incisi.
Gelir dağılımı adaletsizliğinde 37 üyeli OECD’de 4’üncü sırada.
Dünya basın özgürlüğü listesinde 180 ülke arasında 165’inci.
Avrupa ülkeleri arasında cinayet sonucu ölümlerde 1’inci sırada.
Kadına şiddette 129 ülke arasında 165’inci.
Özgürlük Raporu’unda 210 bölge ve ülke arasında 26’ncı. OECD’de 1’ciyiz.
Avrupa Konseyi Üyeleri arasında tutuklu-hükümlü sayısında 1’ci.
Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 101’inciliğe düşmüşüz.
Kişi başına doktor sayısında Avrupa’da en sonda yer alıyoruz.
En iyi emeklilik araştırmasında 37 ülke arasında sondan üçüncüyüz.
AB İstatistik Kurumu’na göre işsizlikte Avrupa’da 3’üncü.
Mutluluk raporunda ise 137 ülke arasında 106’ncı sıraya gerilemişiz.
Büyük kahramanlık ve fedakârlıklarla kurulmuş.
Her türlü meşakkate göğüs germiş.
Çektirilen her türlü eziyete ve olumsuz hayat koşulları ve karamsar bir geleceğe rağmen ülkesinden, insanından asla ümidini kesmemiş bir millet ve o milletin insanları olarak;
Yukarıdaki tabloyu görünce mutlu olabiliyor muyuz?