DEPREMDE yitirdiğimiz canlara yanmamak mümkün değil.
Bugün itibariyle tamam ama gelecek için yanmak yetmiyor.
Deprem nasıl vurduğu yerlerde binaları birer domino taşı misali önüne katıp, yıkıyor işte afet anında bugüne değin yapamadıklarımızda birer domino serisi gibi peş peşe geliyor.
Öncelikle bir standardımız yok imar konusunda…
Yıllarca yanlışlığından şikayet edildiği halde dikey mimariden vazgeçmek işimize gelmiyor.
İşimize gelmiyor derken sade vatandaş olarak bizleri kast etmiyorum elbette.
Rantın kokusunu alan yerel yönetici ve siyasilerin gem vurulmaz iştahları kast ettiğim…
Bu kentte heyelan sahası olduğu bilinen birçok yer var değil mi?
Peki, belediyeler oralara uygulama imar planları yapmaktan vazgeçiyor mu?
Geçmiyor elbette.
Hatta belediye eliyle o arazi parçalarına bile bile binalar dikiliyor seyir amaçlı…
Geçmişten bugüne yıllarca savunup kamuoyuyla paylaştığım için bugünde rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Özellikle Atakum’da, Atatürk Bulvarı ile deniz arasında kalan bölümde imar uygulamalarında son derece cimri davranılmasını önermiştim mesela ve demiştim ki;
1000 metrekare arsası olana tabanda sadece arsasının yüzde 10’u kadar yani, 100 metrekare inşaat alanı verilsin.
3 katlı olan yerlerde binada altı daire olacağına üç daire olur ama maddi olarak daha kıymetli olur.
Peki, ne oldu?
Hiç düşünülmediği gibi deniz ile kara arasına yapılan binalarla suni duvarlar örüldü ve deniz rüzgârının güneye geçmesi önlendi.
Bugün Atatürk Bulvarı’nda aracınızla seyrederken denizi ancak sokak boşluklarında görebiliyorsunuz.
Yine yeni kentleşmeye yüz tutmuş bölgelerde 15 metrelik yolun iki kenarında 7-9 katlı binalara rast geliyorsunuz.
İnsan yoğunluğunu arttırmaktan öteye geçmeyen bu imar anlayışı ile alt yapınızın taşıyamayacağı yükler yarattığımızın farkında bile değiliz.
Yeter ki birileri sevinsin.
Yeter ki birilerin ekmeğine yağ sürülsün.
Bu anlayış yüzünden bir yığın yeni bulvar açılmasına karşın Atakum trafiğinin pik saatlerde ne hale geldiğini hepimiz görüyoruz değil mi?
Gökdelenlerden bahis açmıyorum bile…
Son depremin artçı sarsıntıları onların ve bu zihniyete yol açanların abdestini kaçırmamışsa, söyleyecek bir şeyim yok.
Allah göstermesin 80 km. güneyimizden geçen fay hattındaki olası hareketlenmenin yaratacağı paniklere bugünden hazır olmalılar.
Bugün depremin önümüze serdiği tablo hepimizi ürkütüyor belki ama iddia ediyorum zaman geçince herkes kendi arsasında yeni gökdelenine geçit aramakla meşgul olacaktır.
Elimde olsa;
İmkanım ve yetkim olsa, bu kentin hiçbir noktasında yüksek yapılara müsaade etmeyeceğim gibi hak sahibi olmuşların dahi bu hakkını yasaların geçit vermesi halinde geri almak için mücadele ederdim.
Dünü yeniden yaşamamak için yarınlara tedbir alamıyorsak,
Acılar kardeşimiz,
Gözyaşları yoldaşımız olacaktır, emin olun.