ASIRLAR öncesi kent meydanlarında kurulurmuş, “Ucuz İşçi Pazarı.”
Herkes de gelir buradan işine yarayan emekçiyi alır, gidermiş.
Gün boyu boğaz tokluğuna çalışan garibanlar akşam olunca bir ertesi gün tekrar pazarda yerlerini almak üzere evlerinin yolunu tutarmış.
Çalıştıranın memnun.
Çalışanın mecburcu olduğu bir yöntem.
Asırlardır süregeliyor.
Çeşitli meslek gruplarında her devirde geçerli olmuş.
Günümüze kadar da uzanıp gelmiş.
Basın sektörü de böyle bir pazar Samsun’da…
Sokaklar emeği sömürülmüş bir yığın insanla dolu.
Büyük ümitlerle klavyenin başına geçenler, boyunlarında fotoğraf makineleri sokak sokak dolaşanlar işleri bitince kapı önüne konulmaya alışmışlar.
İşini sevmeyen, yapmayan, savsaklayanlar değil kastım.
Basın dünyasına ait olmayan insanları çeşitli amaçlarla dahil oldukları bu dünyada emekçiye yaşattıkları makus kaderden bahsetmek niyetim.
Genelde yerelin siyasetinde etkili ve söz sahibi olmak isteyenler soyunur olmuş bu işe…
Basının emekçileri gerekli kapitale sahip olamadıkları için de hep bu güce yenik ve esir düşmüşler.
Üç kuruşa emeklerini teslim edip, yıllarca saçlarını ağartmışlar.
Yorulan köşesine çekilmiş.
Muhtaç olup çalışmaya devam etmek mecburiyetinde olanlar ise patron egosuna teslim bayrağı çekmiş.
Adrese teslim bir yazı değil bu.
Geneli ve yıllar boyunca olanı kast ediyorum sadece…
Bakın mesela Haber Grup Medya’ya yıllarını veren, umut bağlayan 60 kardeşimiz kapının önüne konuldu.
Haklarını alamadıklarını söylemiyorum.
Tazminatları ödenmiştir mutlaka.
Mesleklerini yapmakta alıkonuldular, diyorum.
Yıllarca temsil ettiklerini gururla söyledikleri ve gelecekleri için umut bağladıkları kapı artık onlara kapandı.
Bu mesleği yeniden yapmak için başka bir kapı bulma şansı yok bu 60 kişinin.
Yerel basın maddi olarak yerlerde sürünürken onlara, “Gel bizimle çalış” diyecek bir başka basın kuruluşu da!
Satan, hakkını almıştır mutlaka da…
60 hanede karalar bağlandığının farkında mıdır, bilemem!
Emekçi değirmeninin çarkları hala dönüyorken,
Zannetmem de!