BAZEN bir hukukçu olmamanın sıkıntısını yaşıyorum.
Yazacak çok şey var.
Kelimeler dilimin ucuna kadar geliyor sonra bir dudak bükük;
‘Acaba’ diyorum.
Acaba bunlar doğru cümleler mi?
Yazacaklarım yanlış telakki edilebilir mi?
Birileri işgüzarlık yapıp sözlerimi sabote edebilir mi?
Kolayı bir hukukçuya danışmak olmalı diyorsunuz, değil mi?
Ama bakıyorum Samsun’da konuşması gereken hukukçular da sessiz.
Acaba onlarda mı düşüncelerinin sözlere dökülüşünü hukuka aykırı olur diye yorumluyor?
Ama birileri bir şeyler söylemeli.
Bu ülke bizim.
Ezilenler…
Üzülenler…
Hakları gasp edilenler…
Kendilerini ifade edemeyenler…
Haklı oldukları halde haklarından istifade edemeyenler…
Ülkenin gündeminde yaşananları değersiz mi buluyorlar?
Biz bir hukuk ülkesiyiz.
Daha doğrusu sorulduğunda öyle tasvir ediyoruz.
Hukuk kime emanet?
Adalete…
Adaleti kim sağlıyor?
Hukukçular…
Neye göre?
Mevcut Anayasaya göre elbette.
Peki, bu Anayasa kimin?
Ülkenin, doğal olarak ta bizim.
Bu Anayasa’yı biz oylamadık mı?
Orada yazılanlar hepimizi bağlamıyor mu?
Bana göre, sana göre yasa olabilir mi?
Herkesin keyfine göre yasalar tariflenebilir mi?
Buna çıkıp üzerlerinde cübbe olan hukukçular cevap versin.
Ya da yasaların hükmetmesini sağlamakla mükellef siyasiler.
İktidardakiler, muhalefettekiler…
İktidar sessiz…
Her niyeyse muhalefette!
Gelişmeleri iktidardakiler işlerine geldiği için pas geçebilir.
Peki, halka umut olmayı düşleyen muhalefet!
Onlar neden sessiz?
Neden sus puslar?
Bir olup bu ülkenin, bu milletin hakkını, hukukunu savunacak mısınız?
Yoksa bir bir eriyip gidecek misiniz?
Düşünceniz,
Düşünceniz,
Hukukunuz bu mu?