OTURUN ve biraz düşünün bakalım..
Bu dünyaya neden geldiniz?..
Neler yaptınız bugüne dek?..
Ne istediniz?
Ne buldunuz?.
Biliyorsunuz mutlaka ama birde ben fısıldayayım kulağınıza.
Binlerce kez duyduğumuz telkinleri her defasında kulak ardı etmeyi becerdik hepimiz..
Çünkü tutkularımız vardı.
Çünkü amaçlarımız, hedeflerimiz vardı.
Ve kahrolası saplantılarımız..
Daha güzel bir yaşam..
Daha çok para belki..
En tutkulu sevgiler kendimize..
Ama sadece kendimize..
Bunları yaparken “egoizm” denilen illetin tüm damarlarımızı, vücudumuzun en ücra noktasındaki hücrelerimizi nasıl esir aldığını göremedik..
Güneşin doğumundan batımına..
Dört mevsimin yerini birbirine bırakmasına dek süren yaşam sayfalarının maddi dünya anlayışlarına esir teslim olmasına engel olamadık genelimiz.
Kimimiz, güzel insan olmanın, ebedi olmanın karşılıksız sevgileri çoğaltmaktan geçtiğini fark edemedik bile..
İnsafsız bir bencillikle hep bizi sevsinler..
Bizim için üzülüp, sevinsinler ve,
Dünya sadece bizim etrafımızda dönsün istedik.
Ve bu yanlış çarklarının içerisinde en önemli dünya gerçeğini atlayıverdik;
Bu dünyaya hiçbir şey getirmedik..
Giderken de götürmeyeceğiz..
Hal böyleyse, kalanlara neden biraz daha “SEVGİ” bırakmayı denemedik?…
Sahi neden?.