ATAKUM için geçmişte yazdıklarım nedeniyle çok önemli bir dostumla arama soğukluk girmişti.
En bakir zamanlarını yaşadığım, Atatürk’ümün gözleri kadar mavi denizini.
Altın sarısı gibi tertemiz kumlarını.
Ve yaşadığım huzur dolu günlerini özlediğim Matasyon için yazmıştım.
Yıllar önce Atakum yoktu.
Ankara yolu köprüsünden sonrasına, ‘ Matasyon’denirdi geçmişte.
Atakum tabiri yakın geçmişin eseridir.
Atakum, benim çocukluğum...
Atakum benim gençliğim...
Atakum benim hayat ağacımdır.
Siz bilir misiniz, kumsala tütün fidesi ekildiği günleri?
Siz bilir misiniz, sahile çıkıp batıya, doğuya baktığınızda kilometrelerce 50-100 metre genişliğinde kumsal görüldüğünü?
Siz bilir misiniz, balıkçıların şafak vakti kendilerine çay ikram edildiğinde denizin bereketi kasa, kasa balık hediye ettiklerini?
Siz bilir misiniz, 10 metrelik Bafra Şosesi’nde, Kurupelit’e kadar sadece beş minibüsün yolcu taşıdığı günleri?
Siz hatırlar mısınız, seher vakti kuş sesleriyle uyanılan gündüzleri, cırcır böceklerinin sesiyle uyunan geceleri?
Sahi, siz hatırlar mısınız, Atakum sahillerinin huzur arayanların aradıklarını buldukları bir mekan diye tarif edildiğini?
Ben yaşadım ve hatırlıyorum birçoğunuz gibi…
Atakum, bugün olduğu gibi kalabalığa, gürültüye ve huzursuzluğa teslim edilmiş bir yer değildi.
Atakum, paragözlere peşkeş çekilmiş rant alanı hiç değildi.
Atakum, alkole, ahlaksızlığa, medeniyet diye kuru kalabalığa, zorbalığa, kuralsızlığa teslim edilmiş bir yerde değildi.
Bugün gelişti diyorlar.
Samsun’un gözbebeği, turizm cennetiymiş!
Yaya yolunda bisiklet, bisiklet yolunda yaya ve motorların cirit atması medeniyet ve gelişmişlik tarifiymiş!
Gece bir ailenin, kadın veya kızlarımızın bir başlarına gezememesi, talep edilen yerlerde olağan gelişmeymiş!
Olmaz olsun böyle medeniyet, cennet ve gelişme!
Huzur yerini huzursuzluğa…
Kural, kuralsızlığa…
Güven güvensizliğe…
Ahlak ahlaksızlığa…
Her gün biraz daha dejenere olan bir yöreye dönüşmüş.
Ve siz buna gelişmenin, büyümenin eseri diyorsunuz öyle mi?
Kusura bakmayın ben diyemiyorum.
Ben diyorum ki;
Hadi beni mahcup edin!
Yeniden yaşanılacak hale getirin.
İnsanların beton yığınlarından kaçtığı değil.
Teraslardan, beton havuzunu seyretmek için hiç değil.
Gece yarısı sarhoş naraları, müzik, davul sesleriyle, motor gürültüleriyle yatağından hoplamak içinde değil.
Yeşille, maviyle, huzurla, güvenle kucaklaşmak için koşa koşa geleceği bir Atakum için…
Yapabilir misiniz?
Hadi yapın ve beni mahcup edin!
Çok mu istedim!
Siz bir adım atın, atmaya çalışın o da yeter!