DÜNKÜ yazımın başlığı, ‘Halktan kopuk siyasetti’.
Bugünün başlığını atmak için çok beklemedim.
Menfaatlerini her şeyin üzerinde tutan insanların tipik hareket bozukluklarına bir örnek olacak anlatacaklarım.
‘20. dönemde çok kısa süreli parti değiştirmeleri nedeniyle etik tartışmalarına neden oldu.
DSP'den milletvekili olarak seçildi ancak bir dönem içerisinde ANAP, DYP, MHP ve DSP'nin rozetlerini yakasına taktı.
DSP ile DYP arasında gidip geldikten sonra MHP'ye geçip yirmi gün sonra oradan da ayrılmış,
Sonra da DTP'ye katılmıştır.’
Adı, Kubilay Uygun.
Lakabı ise; Fırıldak Kubilay.
2016’da bir otel odasında intihar edip rahmetli olmuş.
Böyle örnekler çok bu ülkede.
Şartlara uyan herkese siyaset yolu açık.
Kimseye neden aday oluyorsun diye sormak hakkımızda yok.
Ama ‘biraz omurgalı ol, vatandaşın oyuna saygılı ol’ demek hakkımız var.
Seçim sandığına gittiğimizde hepimiz kendimize, inancımıza göre oylarımızı kullanıyoruz.
O oyların sonucunda da aday olan birileri bizlerin oyuyla, bizi temsil etmek üzere meclise gidiyor.
Oyumuza talip olabilmek için,
Bizim gibi düşündüğünü…
Aynı ülküye sahip olduğunu…
Yapacaklarını…
Projelerini bizimle paylaşıyor.
Hepsinden önemli rengini belirtiyor.
Ve aynı partinin sevdalısı olarak bizden oy istiyor ve alıyor.
Peki sonra?
Adama sormuşlar;
‘Sen bizim partiden adaysın da yarın bir başka partiye geçer misin?’ diye…
‘Olur mu öyle şey’ demiş.
Bu sözler halkın oylarıyla seçilmiş ve halka rağmen siyaseti benimsemiş son örneğe ait.
İYİ Parti’den seçilen Nebi Hatipoğlu partisinden istifa edip, AK Parti’ye geçmiş.
Oy istediği Eskişehirlilerin yüzüne nasıl bakacağı onun sorunu…
Bize rağmen siyaset yapmaya cüret edenleri tanıyıp, ayıklayamamak ise, bizim!