“GÜVENDİK, İNANDIK VE YANILDIK!”
“Hikayenin özeti bu” diyor hayat ağacına tutunarak yaşamayı umut eden biri…
Ama insanın umut ettiği gibi olmuyor her şey..
Mutluluk istiyorsunuz..
Sonucu mutsuzluk dayanıyor kapınıza..
‘Bir yudum sevgi’ yaşamak için çıkıyorsunuz yola..
Ne kadar sevgisiz, yüreksiz varsa onlar çıkıyor karşınıza..
O zaman hiç olmazsa biraz sağlık diliyorsunuz..
İnadına dünyanın tüm dertleri başınıza..
Ya da başlangıç cümlesinin ifade ettiği gibi güvenmek, yaslanmak istiyorsunuz birine..
Tüm kahpelikler bir bir dökülüyor yolunuza..
“Kimseye inanamayacaksam hayatın ne anlamı kalır” umuduna tutulmayı maksat ediniyorsunuz.
Yalan, dolan en iyi arkadaş ve dost oluyor yaşamınıza..
Ve tüm beklentilerinizin karşılığında koskoca bir yanılmışlıkla devam etmek mecburiyetinde kalıyorsunuz yolunuza..
Yaşamın tüm günleri böyledir demiyorum ama genel çoğunluğun kaderidir bu..
Bahtın, şansın açık değilse..
Umut kapıları bir delik olsun aralanmamışsa..
Hızır gelse ne yazar!..
Bir şeyi yaşamak, başarmak için hani diyorlar ya;
Önce isteyeceksin..
Çok isteyeceksin..
İstersen olur..
Olmuyor işte!..
Hayat ne isterse, ne kadarını düşünmüşse,
O kadarını yaşıyorsun..
Yani;
Senin, benim istemem yetmiyor besbelli !.
Asıl patron, “Hayat”,
Ne kadar isterse o kadar veriyor.
Verdiği kadarına razı ediyor…
Çaresiz..
Umutsuz..
Boynu bükük yaşamaya mahkum ediyor..
Hayatınızın her gününde umut ettiklerinizi yaşamanız dileğiyle..
Mutlu Pazarlar..