KÜSKÜNLÜKLER dünyası oldu yaşadığımız alem..
İnsanlar kendilerine küsüyor.
Karşısındakine, hayatı paylaştıklarına küsüyor..
İşine, eşine küsüyor..
Daha da öte gidip yaşadığı hayata küsüyor..
Deli bir cesaret sonrası..
Kimisi tutup hayatına son veriyor..
Hiç anlamamışımdır..
Korkaklık mıdır, kendinden vazgeçmek.
Yoksa hakikaten delicesine bir cesaret mi?...
Bir insan hayatına nasıl son verebilir?..
Hiç düşünmez mi, bu hayat sadece kendisine ait değildir..
Çekip, gitmek bu hayattan her şeyin çözümü müdür?..
Sizden sonraya kalanlar sahi ne düşünür?..
O dayanamadı!..
Baş edemedi hayata dair sorunlarla..
Bizi, bize terk etti..
Çekti, gitti…
Onlar ne düşünür bilemem ama;
Bence hayata sırt çevirip, gitmek korkaklığın ta kendisidir..
Ayrıca size bu canı verene nankörlük..
Güvenenlerin gönlüne hayal kırıklığı tohumları ekmektir..
Elbette hiç kimsenin hayatı cennet bahçeleri gibi değildir..
Herkesin üzüldüğü..
Herkesin canının yandığı..
Herkesin umudun kendini terk ettiğini düşündüğü anlar, günler vardır..
Ama hepsi madalyonun bir yüzüdür..
İnsanoğlu diğer yüzünü de görmek mecburiyetindedir..
Yaşadığı mutlulukları..
Gönlüne ferahlık katan sevdaları..
Kendine inanıp, yola çıkanları..
Onlarla eriştiği başarıları..
Bu dünyada karalar olduğu kadar, akların da olduğunu..
Her düştüğünde yeniden ayağa kalkabileceğini..
O nedenle her yaşayanın ilkesi;
Küsmek yerine barışmak..
İtmek yerine sevmek..
Terk etmek ve vazgeçmek yerine hayatı tutunmayı seçmek…
Mücadele etmek insanın mayasında vardır.
Size düşen bu hasleti ihtiyacınız olduğun ortaya çıkartmak olmalıdır..
Kaçmak yerine hayata tutunmak ise,
Erdemli insanın tavrıdır..
İyi ve mutlu pazarlat dileklerimle..