İNSANIN izlediği görüntüler karşısında içinin parçalanmaması mümkün değil.
Kendi adıma çoğunu izleyemiyorum bile…
O bekleyiş anına…
Karanlıktan aydınlığa umutla bakan gözlere…
Yıkıntıların altından umut eline umutla sarılan ellere…
Ben bakamıyorum.
Gözlerim dolu dolu oluyor.
Seviniyorum elbette…
İçim coşkuyla doluyor ama…
Bakamıyorum.
İnsanların çaresiz bekleyişleri…
Çalışanlardan gelecek küçücük bir umut haberine…
Yeniden doğuş olarak sarılmaları…
20-30 değil 52 saat sonra umutları yeşerten yeni bir kurtuluş hikâyesini izlemeleri…
İzlemeye değer.
Kolay değil onca saat göçük altında, moloz yığınlarının altında…
Işığa…
Suya…
Sevdiklerine kavuşma özlemine umutla sarılmak…
Kolay değil.
Her kurtuluşun altından kendimi onların yerine koyuyorum.
Üzerime molozlar yığılmış!
Karanlık bir boşlukta kımıldayamıyorum.
Üzerimde kaç kat olduğunu da bilemiyorum.
Ama bir ses, sesler duyuyorum.
Ve umutsuzca sesleniyorum.
Hiç kımıldayamadan…
Hayata bağlayacak en ufak bir gıdaya ulaşamadan saatlerce bekliyorum.
Sonra bir ses;
‘Sesimi duyan var mı?’
Evet duyuyorum!
O sesle, sesin sahibi ile buluşmam arasında saatler var.
Hiç kolay değil.
Allah yardım bekleyenlere kuvvet…
Her sese yeni bir umut versin.