BİLİNEN bir hikayedir yeniden anlatmayayım.
Bugün yaşadıklarımız da bu hikayeye uyuyor.
Şemsiyesiz yağmura çıkıp, “neden ıslanıyorum” diye sormak ne kadar manasızsa, kendi tedbirinizi almadan başınıza gelenlerin hesabını başkasına sormakta aynı şey.
Daha dün akşam kar yeni yağmaya başlamış ama sosyal medya durmuyor!
Belediye ekipleri neredeymiş?
Geçmiş yıllarda kar ekiplerinin başında görev yapan kardeşlerimin çalışmalarına yakından şahit olduğum için çalışmalarının yoğunluklarının nereye olduğunu bilirim.
17 ilçe, 900 yeni mahalle var bu kentte.
Şehir içine yağan 5-10 santim karın mislisi yüksek yerler yağar.
İlçelerin köylerle bağlantısı kesilir.
Hastası vardır.
Doğumu vardır ama yollar geçit vermez.
Belediye ekiplerini ilk görevi o yolları açık tutmaktır.
Onun içinde çalışmaların ağırlığı oralardadır.
Gece gündüz devam eder kar çalışmaları bazen öyle olur ki greyder operatörleriyle bağlantı kesilir.
Hatta onlar bile dağ başlarında mahsur kalır.
Şimdi bunu bile bile, “belediye ekipleri nerede?’ diye sormak egoistliğin, ukalalığın dik alasıdır.
Kent içinde özellikle ana arterlerde kapanan yola rastlanmamıştır bugüne dek.
Araçların egzoz gazları bile karı eritip yolu kullanılır hale getirmeye yeter.
Birkaç özellikli yer vardır oralarda genelde kar yağışlarında sıkıntı olur.
Bunlardan bildiğim bir tanesi Atakum’da Yeşildere Mahallesi’ndeki Alaçam Caddesi’dir.
Yukarıdaki sitelerden kar yağışında inmek zorlaşır.
Çok dik bir rampadır.
Bir diğerinin Nişantaşı Caddesi’ndeki rampa olduğunu söylüyorlar.
Sürekli kaza olurmuş yağışlı havalarda.
Beton yol asfaltlanınca biraz daha kaygan hale geldiği iddia ediliyor.
Olabilir, katılabilirim bu düşünceye…
Ama şimdi durup bir sormak lazım.
Karlı havada oraları kullanan sürücülerin araçlarında kar lastiği var mıydı?
Yoksa zincir bağlamışlar mıydı?
Bunları yapmadan yola çıkanlar kazaya karışıyorsa suçu önce başkalarına yüklemek çok hakkaniyetli mi sizce?
Hiçbiri babamın oğlu değil tamam belediyeler imkanları ölçüsünde kar mücadelelerini yapsınlar.
Yapsınlar ama vatandaş olarak bizde önce başkalarını suçlamadan üzerimize düşen sorumluluğa sahip çıkıp, tedbirimizi alalım..
Yani hikâyedeki gibi;
“O suçlu! Bu suçlu! İyi de teşbihte hata olmaz misali, hırsızın hiç mi suçu yok?” dedirtmeyelim.