PARASI olana zaten sıkıntı yok bu ülkede.
Zam da gelse cebinden çıkacak 10-20 lira fazlayı düşünmüyor bile…
Ne olursa fakire fukaraya oluyor.
Fakir fukara derken bu ülkede asgari ücrete mahkûm olanların neredeyse tamamına yakını açlık sınırı ölçüsünde yaşamını sürdürüyor.
Dolayısıyla ekonomideki her olumsuz gelişme bu kesimi yakından ilgilendiriyor ve etkiliyor.
Düne kadar akaryakıta gelen zammı, ayçiçek yağı fiyaskosunu, süte, peynire yapılan zammı konuşuyorduk.
Pazar enflasyonuna da alışmıştık zaten.
Kilo işinden vazgeçip taneye dönmüştü vatandaş…
Her şey zamlanırken vatandaşın çoğunlukla yolunu unuttuğu kasaplardan ne zaman ses gelecek diyorduk ki o da geldi.
Kasaplarda her ürüne pazartesiden itibaren 10 lira zam yapıldığı duyuruldu.
Akaryakıt, yem ve samana yapılan zam karşısında küçük ve büyükbaş hayvanlarımızda isyan bayrağı çekip, ‘Biz bu kadar ucuz muyuz’ demişler.
Eh kasaplarımız da onların bu ricasını kıramayıp zammı yapıştırmışlar.
Eti, kıymayı unutanlar zamma aldırış etmeyeceklerdir ama her mutfağa girmesi gereken bir ürüne yapılan zam kasap yolunu daha da uzatacaktır, bu kesin.
STOKÇUYA ÖNLEM ALINIRKEN...
YENİ Tarım Bakanımız göreve gelir gelmez, ‘ Zeytinyağında eterli stokumuz var. Kimsenin endişe etmesine gerek yok’ demişti.
Ama marketlere, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne giden vatandaşlarımız ya zeytinyağı bulamadılar ya da zamlı olarak aldılar.
Hatta öyle fotoğraflar gördük ki ayçiçek yağı tenekelerini milletin gözünün içine baka baka depolarına istifleyenler pişkin pişkin, ‘Stoklamıyoruz, düzenleme yapıyoruz’ deme lakaytlığını da gösterdiler.
Ama SESOB Başkanı Hacı Eyüp Güler de stokçuluğu doğruluyor.
Devletin stokçular için getirdiği düzenlemeyi desteklediklerini söylüyor.
Ayan beyan açık olan stokçuluk karşısında devlette önlem alma zorunluluğunu hissetti.
Türk Ceza Kanunu’nun 240.maddesinde düzenlenen stokçuluk maddesinde cezalar arttırılıyor.
Yeni ceza, 1 yıldan 3 yıla kadar olarak düzenlenmiş.
Her ne kadar Sayın Adalet Bakanı cezalar caydırıcı değil diyorsa da, asıl sorun stokçuluğa tevessül eden edepsizler veya stokçular değil, bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin kendi ihtiyacı olan tarım ürünlerini üretememesi olarak görmek lazım.
Ekim zamanı geçen buğday da bu treni kaçırdık belki ama diğer ürünler ve bakliyat için önlemler alınması belki bu seneyi kurtarmasa da gelecek sene için umut tazeleyebilir.
Stokçuya önlemlere evet ama bir an önce ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtaracak üretim hamlelerini de başlatmamız gerekiyor mu?