ADAY adaylarının bir bir ortaya çıktığı günleri yaşıyoruz.
Koltuktakinde midir avantaj, yoksa yeni talip olanın mıdır, onu tercihler, temayüller ve en nihayetinde sandık gösterecek.
Şu an sadece takip ediyoruz.
Neyi derseniz; aday adayı olarak öne çıkanları…
Söylemlerini…
Projelerini…
Vaatlerini…
‘Yabancısı mıyız bu söylemlerin’ diye sorarsanız.
Elbette değiliz.
Karşı partilerden olan aday adaylarının, mevcut başkanlara karşı eleştirel söylemlerini…
Çalışmadıkları ifadelerini…
Beş yılın boşa geçtiğini…
Telafi ve seçmenin hak ettiği hizmeti verecekleri teminatlarını bir şekilde anlayabiliriz de…
Aynı partiden, kendi mevcut başkanlarına karşın ortaya çıkanların bu tutumlarını nasıl anlamlandırabiliriz bilemiyorum.
Çoğundan aynı şeyi duyuyorum;
‘Filanca ilçe hak ettiği hizmeti alamadı!’
Peki, okey.
Peki, sen nasıl vereceksin?
İktidar partisinin aday adayı ve sonunda adayı olamayacaksan…
Yani muhalefetteki bir partinin adayı olarak seçime katılacaksan…
İktidarın ona sunmadığı nimetleri, kendine mi sunacağını sanıyorsun?
Bildiğimiz bir gerçek var ki…
İktidar, muhalif belediyeleri zora sokmak, çalıştırmamak adına onlara her türlü zorluğu yaşattı.
Kendi belediyelerinden talep etmediği vergileri, muhalefet belediyelerinden, İller Bankası paylarından şakır şakır kesti.
Ee, sen kazanırsan, senden de kesilecekse…
Kredi talep etsen, kol gösterecekse…
İşçi, memur maaşlarını bile zor denk getireceksen…
Popülist bazı gösteri ve sunumlar dışında halka yönelik toplu hizmet sunamayacaksan…
O zaman sorarım sana,
Sen nasıl farklı ve yapılmamış bir hizmeti sunacasın.
Ondan da öte, özellikle muhaliflere soruyorum;
Samsun’un siyasi yapısı ve partilere göre oy dağılımı belliyken,
İş birliği yapmadan, tek tabanca seçime girecekseniz.
Söyler misiniz?
Seçimi nasıl kazanacaksınız?
O nedenle, önce güçlerinizi birleştirin.
Sonra fikirlerinizi ki bir şansınız olabilsin.
Yoksa kayıp zamanı telafi edeceğim derken, kaybolan kendiniz olacaksınız.
Bu, geçmişini güçlü deliller ve hizmetlerle birleştirememiş iktidar adayları içinde geçerli.