GEÇEN hafta Fenerbahçe karşısında alınan puan yaygın basının İstanbul takımlarına tahsis edilmiş kalemşör ve yorumcularınca hak ettiği değeri bulamamıştı.
Çünkü İstanbul basını rakip takımın aldığı puanı değil destekledikleri takımın kaybettiğini konuşur.
Bu yıllar önce de böyleydi.
Bugünde böyle..
Bugün 19 Mayıs Stadyum’unda iki Anadolu takımın canını dişine takarak mücadele verdiği 90 dakikada inanın sadece iki cümle ile yer alacak ekranlarında ve bültenlerinde.
Biz onları kendi dünyalarındaki, O büyük, bu büyük avuntularıyla baş başa bırakıp dünkü maça dönelim.
Samsunspor geçen hafta sahaya çıkan onbirinde sadece Fofana değişikliğiyle sahaya çıktı.
Amaç elbette kendi saha ve seyircisi önünde altı haftadır kaybeden Kayserispor karşısında galibiyet olmalıydı.
İlk yarı aradığı golü de buldu Samsunspor.
Golden önce de, sonra da ne oyun anlayışı değişti.
Ne de arzulanan ve hedefe konan sonuç..
Samsunspor’un sahada öyle bir kadrosu vardı ki,
Ben bu kadroyla mücadelenin kralını veririm mesajıyla 1.dakikadan, 90. Dakikaya kadar bu oyun anlayışına sadakatten asla ödün vermedi.
Sahanın her yerinde pres,
Kaybedilen her topu yeniden kazanma arzusu vardı.
Bunun gereğini de maç boyunca yerine getirdiler.
Belki sadece ileride top tutmakta zorlandılar biraz ama dönen topları kazanmak adına orta saha ve kenar oyuncuları o kadar arzulu ve enerjiktiler ki,
Bu zaafları sahada sırıtmadı.
Hatta çok koşan orta saha oyuncularının pas bağlantılarını sağlamakta zorlandıkları anlarda gözlerim Bennasser’i arasa da,
Yardımlaşmaları ve rakibe oyun kurma imkânı vermeyen performansları en azından bu maçta o eksikliğe çare oldu.
İkinci yarıda Samsunspor’un 2.golünden sonra topu ayağında daha çok bulunduran Kayserispor bu arzulu futbol karşısında istediğini bulamadı.
Sadece ilk yarıda Cardoso ile iki pozisyon buldular.
Onlarda ofsayta ve kaleci Okan’a takıldı.
Daha öncede söylemiştim.
Samsunspor’da aranan kan bulundu diye.
Belki çok sık tekrarlıyorum ama Marcus Gisdol ilaç gibi geldi bu takıma.
Seyircisini beklediği arzulanan oyunu oynatıyor takımına.
90 dakika boyunca sahada koşmayan, mücadele etmeyen futbolcu yok öncelikle.
Hadlerini biliyorlar.
Maç boyunca düşmeyen bir tempoyu inatla ortaya koyuyorlar.
Ve öyle bir tablo koyuyorlar ki ortaya,
Bu takım için ‘ Bu lige niye gelmişler, kendilerini de haberi yok’ diyen İstanbul renklerine esir düşen zavallılara;
‘ Biz gücümüzü de biliyoruz.
Ne yapmamız gerektiğini de’, cevabını boyunlarını bükmeden veriyorlar.
Reklamları yok.
Arkalarında onları her gün göklere çıkartacak medyaları da.
Ama kocaman yürekleri.
Mücadeleli oyun anlayışları ile;
‘ Siz yok deseniz de, biz varız’ demeye devam ediyorlar..
Daha oynanacak çok maç var ama söyleyebileceğim tek şey var;
İyi yoldalar..