DEPREM görüntülerini seyrederken hepimizin canı acıdı değil mi?
Öyle bir hale geldik ki günler geçince artık TV ekranlarına bakamaz olduk.
Ben inanıyorum ki seyrettiğimiz ve gerçeklerin yaşandığı o sahneler karşısında çoğumuz gözyaşları döktük.
Herkes yardıma koştu.
Kapasitesi ölçüsünde değil çünkü onun da üzerine çıkıldı.
Devletin yetişemediği yerde sivil inisiyatif devreye girdi.
Kişiler…
Kurumlar…
Özel kuruluşlar…
Spor kulüpleri hepsi ellerindeki imkanlarla deprem bölgesine koştular.
Artık 25. gündeyiz.
Bir taraftan enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, bir taraftan deprem bölgesinde yaşam mücadelesi verenlerin koşullarını iyileştirmek için bir seferberlik var.
Hala yeteri kadar çadırın gönderilemediği bölgede insanlarımız soğuk ve hijyenle mücadele ediliyor.
Zira bölgeye bu anlamda yeteri kadar destek gitmiyor.
Evlerini, yörelerini terk etmeyenler belli ki orada kalmaya devam edecekler.
Ama çadırda…
Ama konteynırda…
Ama eski, yeni binalarda…
Devlet yardım edecek.
İnsanlar yardım edecek ki bu insanlar normal hayatlarına dönebilsin.
Kentlerini terk edip yeni kentlere gidenlere de hayırseverler sahip çıkıyor.
Birçoğunu duyuyor, biliyorum.
Daha geçen gün Kahramanmaraş’tan gelen bir aileye yakın dostlarımız sahip çıktı.
Evlerini tuttular.
Dayadılar, döşediler.
İşlerini buldular.
Buzdolaplarını doldurup, yakacaklarını yığdılar.
Buna karşın evini, dairesini parasıyla bile depremzedeye açmayanlar var.
Zaman geçer de çıkartamam diye.
Vicdan sahibi olan kardeşlerimizden Allah razı olsun.
Yediği önünde, yemediği ardında olup ta yerlerinden kımıldamayanlara da bir çift sözüm olsun.
Yüreğini kitlemiş, vicdanını karalar bağlamış olanların gözü ne yazık ki, kendinden başka birini görmüyor.
Bilmiyorlar, ya da unutmuşlar ki;
Kefenin cebi yok.
Giden de yanında bir şey götüremiyor!