HAFTA sonu üç gün boyunca İstanbul’daydım..
Orada yaşayanlara Allah kolaylık ve sabır versin.
1 saat 15 dakika süren uçuş sonrası eve 2.5 saat sonra ulaşabildim..
Havaş’tan inip taksiye bindiğimde şoför kardeşimle biraz sohbet ettim.
‘Ekmek parası’ diyor.
Dur-kalk yüzünden altı dolmadan balata değiştirmekten şikâyetçi.
Durup, kalkmaya.
Trafik sıkışıklığına alışmış ve kanıksamış ama düşünün;
Her gün aynı terane.
Gidiş 2 saat.
Dönüş 2 saat.
Ömrünüzün çeyreği yollarda geçiyor..
Bu durumu orada yaşayan bir Samsunlu dostumla paylaştığımda;
‘ Samsun’da da durum buradan farklı değil’ deyince, akşam sabah pik saatlerde akıllı trafikte aklını oynatan hemşerilerim geldi.
Güldüm tabi içimden.
Dönüş günümün sabahı gazetenin sitesine girdiğimde Samsun’da yaşanan depremi okudum..
Biz alışık değiliz deprem faslına.
Gerçi geçmişte bir yaşamışlığımız var ama o da pek hatırı sayılacak ölçekte değildi.
Ama şöyle bir yoklama yaptım,
Gerçekten tedirgin olanlar çokmuş.
Kimisi kendisini dışarı atmış.
Kimi Rabbine sığınmış.
‘İmanım korku’ dedim.
Bildiğimiz gerçek Samsun’un genel olarak depremden çok etkilenmeyeceği.
Elbette 1.derece deprem bölgesi olan Ladik, Havza gibi ilçelerimiz var ama özellikle deniz kıyısı ilçelerimizde büyük hasar yaratacak deprem ölçeklerinin yaşanmayacağı kesin.
Zaten Naci Görür hocamız Samsun’da deniz tarafında küçük uzantılı fay hatları yönünde bir açıklama yapmış.
Bu deprem boyutunun yukarıda da dediğim gibi özellikle Karadeniz tarafından Samsun’un bir darbe yemeyeceği.
Samsun Jeoloji Mühendisleri Oda’sının açıklaması da bunu teyit eder vaziyette zaten.
‘Küçükte olsa deprem üretecek faylarımız var’ diyorlar..
Bu anlamda çalışma yapılması gerekiyormuş, onu anladım da,
Bu çalışmayı kimden bekleyeceğiz işte onu anlayamadım.
Velhasıl, ben yokken kentim küçükte olsa bir korku yaşamış.
Korkmayın ama!
Depremden korkmayın!.
Asıl korkmanız gereken nokta;
Depreme karşı hazırlıksız yakalanmaktır,
Unutmayın!..