ÖNCE tatile denk geldiği için değinemediğim 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı anmak istiyorum.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyada ilk defa çocuklara armağan edilen bir bayramı gündeme getirmesi bu ülkenin olması ve dış dünyaya görünmesi gereken yeri her yıl dönümünde hatırlatması açısından çok önemli.
Onun ötesinde bayramın yurt sathında gönüllerde arzu edildiği gibi yaşanamadığını düşünüyorum.
Depremin burukluğu…
O bölgedeki insanların acılarını, içinde bulundukları ortam itibariyle yaşayamıyor ve bizimde şahit olmamız itibariyle toplum olarak geçmiş bayramları bayram tadında yaşayamadık.
Bununla beraber siyaset Cumhurbaşkanlığı Seçimleri nedeniyle işbaşındaydı yine…
Ziyaretler.
Toplantılar.
Vaatler.
Vaat demişken, bu muhalefetin işi olması gerekirken iktidarında her gün seçim sonrası için yeni bir şeyler vaat ediyor olması bu seçime özel olsa gerek.
Ama bu seçim gerçekten özel…
Referandumla ülke gündemine getirdiğimiz bir yönetim tarzıyla, parlamenter demokrasiye geçiş arasında bir seçim yapacağız.
Yani bu bir rejim değişikliği talebinin referandumu…
Ya buna evet diyeceğiz ya da mevcut sisteme…
Elbette bunun kararını, sandığa giderek oyunun rengini belli edecek seçmen verecek.
Tüm siyasiler, kendi ideolojisini halka benimsetmek için seçim bölgelerine dağılmış durumda.
Kendilerini, partilerini, ideolojilerini anlatmaya çalışıyorlar.
Genel merkezlerinin vaatlerini yerelde tekrarlıyorlar.
Vatandaşın istek ve taleplerini duyurmaya çalıştıkları ortamlarda bulunuyorlar.
Bulunuyorlar da, dinliyorlar mı?
Bence önemli olan vatandaşın derdi.
Vatandaşın şikâyeti, vatandaşın talebi.
Ona kulak vermeniz lazım.
Dikkatle dinlemeniz lazım.
Ama kafanız yerde değil!
Gözlerinin içine bakarak!