DÜN daha inşaat sektöründe beraber çalıştığımız emekçi bir kardeşimiz geldi ziyaretime.
Temiz, dürüst bir delikanlı Mutlu..
İşini temiz yapan, sorumlu bir emekçi..
Hadi ne iş yaptığını söylemeyeyim ama sektörün bir parçası işte…
Benim evimde de emeği var..
Zaten o nedenle gelmişti..
İşim bitti, paramı aldım, selamı sabahı keseyim diyecek türden biri değil yani..
Sohbetimizi yaptık ama birazda çalıştırdım doğrusu.
İşte zaten o zaman sordu bu soruyu?..
Ne olacak abi, ne yapacağız?..
‘Anlamadım’ dedim…
‘Durumumuz ne olacak abi’ diye yineledi..
‘Zor günler elbet. Geçer mi, geçmez mi benim cevabını bugün verebileceğim sorular değil’ dedim..
Yılın neredeyse 365 günü çalışan biri olarak yetişemediğini söyledi.
Doğalgaz faturası katlanmış.
Elektrik katlanmış..
Mutfak masrafı alıp, gitmiş..
Hal böyle olunca yeni ay gelmesin diye dua ediyormuş..
Tabi bunlar dua ile falan düzelecek şeyler değil..
İyiye, güzele giden yolda ilk adımı atması gereken devlet..
Bizim bilmediklerimizi bilenler olarak, ülkenin içinde bulunduğu sorunların farkında olmamaları mümkün değil..
Peki çıkış yolu?..
‘Kolay bir yol mu’ derseniz,
‘Kolay değil hatta çok ötesi zor’, derim..
Millet olarak bizler bu duruma katlanarak gerekli fedakarlıkları zaten yapıyoruz..
Yaptıklarımızın, çalışmalarımızın karşılığında hanemize giren gelirler de belli..
Milyonlar iş bulamazken, bizler ikinci bir işe bulaşalım diye düşünsek de,
Ekmek aslanın midesini geçip çoktan bağırsaklarına geçti bile..
Mevcutla sıkacağız sıkabildiğimiz kadar..
Sonra da bizi düşünen birilerinin biraz daha nefes almamızı sağlayabilecek bir yol önermelerini hatta bulmalarını bekleyeceğiz..
Bugünden yarına o yola giremeyeceğimiz kesin..
Her şeyin bir zamanı var..
Bugün bizi kendi halimize bırakıp, ekonomiye esir edenler bir gün mutlaka bize dönmek mecburiyetinde kalacak..
İşte o zaman sorulacak soru bu;
Ne yapacağız?...
Ne yapması gerektiğini bilmeyenlerin, kaderlerine rıza göstermesi bir mecburiyet.
Oysa bizim umuda, güzel günlere, mutlu bir geleceğe ihtiyacımız var.