YILLAR öncesi insanların eli biraz para tutunca ilk hedefleri bir ev, bir araba almak olurdu.
Ben delikanlılığımdan hatırlıyorum, 10 liralık benzin aldığımda akşama kadar gezip, tozardım.
50 yıl öncesinin 10 lirasının bugünün kaç lirasına tekabül ettiğini sormaya falan kalkmayın, hesabın içinden tek başıma çıkamam!
Ama 20. yüzyılın ikinci yarısının başlarında insanların, araç veya yakıt sıkıntısı diye bir dertlerini olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Bugünlerde ise 50 yıl, 10 yıl geriyi konuşmanın bir anlamı yok.
Son bir yıl bile biraz önce bahsettiklerim anlamında düşünemediğimiz kadar sıkıntılara gebe olduğunu söylememin abartılı bir tarafı olmayacaktır.
Düşünsenize bir yıl için dolar nereden nereye gelmiş?
Dolardaki artışın uzantıları ekonomi anlamında hangi eksilere gebe olmuş.
Konumuz araç ve dolayısıyla onunla direkt bağlantılı olarak yakıt fiyatları olduğu için bu konuda gelişmeleri mevzubahis yapmak gerek.
Şahsen ben ipin ucunu kaçırdım.
Bırakın bir yıl önceyi, yılbaşından beri akaryakıta gelen zammın hesabını bile yapamaz oldum.
Ama bir gerçek var ki, motorine son olarak 80 kuruş, benzine 71 kuruşluk zamla benzin ve motorin fiyatları artık 16 lirayı zorlamaya başladı.
Özel araç sahipleri olarak bizler artık tasarrufun ötesine geçtik bile…
Çok gerekmedikçe araçlarımızı trafiğe çıkartmayacağız.
Ama her gün trafiğe çıkmak mecburiyetinde olanlar ve akaryakıt fiyat artışlarından direkt olarak etkilenenler var.
Onlar kara kara düşünüyor.
Sadece onlar mı, dışarıdan baktığınızda ballı börek gibi görülen akaryakıt istasyonu sahipleri de aynı karamsarlıkta ve zarar ettiklerini söylüyorlar.
PUİS (Petrol Ürünleri Samsun Şube) Başkanı, petrol üreten ülkelerin üretimlerini arttırmayı düşünmedikleri takdirde fiyatların 17 lirayı da göreceğiniz söylüyor.
Eh buna birde bizim gibi enflasyonla mücadele eden bir ülkede, paramızın değer kaybından dolayı gelecek artışları da hesaba katacak olursak, düşünün başımıza gelecekleri…
Zamlar duracak gibi görünmüyor.
Özel araç sahibi dertli.
Esnaf ha keza!
Akaryakıt İstasyonlarına bir söyle, bin dinle…
Gelecekte bir ışıkta yok.
Nerden tutsak, elimizde kalıyor yani!