MALÜMUN ilanıydı her şey.
Yılbaşından beri dilimizde tüy bitti.
Bu halkı anlayışla yerinde oturtamazsınız.
Biz kural tanımadığımız gibi kuralları da kendimiz koyarız.
Yanlışımızı da doğru belleriz.
Perşembenin gelişi gibi oldu aynen…
Vaka sayıları tırmandı da tırmandı.
Bir Samsunlu olarak eriştiğimiz sayılardan çok gün utanır hale geldik.
Çok fasılda küme düştüğümüz bu coğrafyada günlük vaka artış sayımızla önce Karadeniz sonra ülke birinciliğine eriştik.
Peki, sayılardan ders aldık mı sizce?
Bence oralı bile olmadık.
Bana bir şey olmaz safsatasının ardında adeta seyirci kaldık her türlü olumsuzluğa…
‘Kendim ettim, kendim bulduma’ da sığınamaz olduk.
O nedenle, “Bu ülke tam kapanmadan çözüm bulunmaz” diyenlerin başında oldum hep.
Kapanamama sebeplerini biliyorduk elbette…
İçinde bulunduğumuz ekonomik durum cendere gibi sıkıyordu boğazımızı…
Benim bildiğimi devlet bilmez mi?
Ama ‘haydi eve dediklerinde’ eve kapattığına maddi manevi sahip çıkmak gereği dikiliyordu önlerine…
Oysa pandemi de kaybettiklerimiz, kapanarak kaybettiklerimizden öteydi.
Hem can kaybettik.
Hem maddi, manevi kaybettik.
İstense bu halk katlanırdı her şeye…
Sonunun iyi olacağına inandığında açlığa da katlanırdı, parasızlığa da...
Para yok, denemedi uzun süre.
İşler iyiye gitmiyor da...
Ama buz gibi bir gerçek vardı ortada.
Kapanmadan olmuyordu, olamazdı.
Şimdi 3 hafta evlerdeyiz.
Kapanacağız…
Elbette kapanalım da…
Bugüne kadar neyi bekledik onu hala anlayamadık!