HAYAT bir imtihandır.
Öylesi bir süreç ki yaşadığımız, kendi ellerimizle cennete de çevirmek mümkün, cehenneme de…
Yani bilerek, isteyerek, düşüncesizce yarattığımız sıkıntıların suçunu bir başkasında aramak kelimenin tam anlamıyla abesle iştigal.
2021 yılını yaşanabilir, umut ve mutluluklarla doldurmak istiyorsak, 2020 yılından çok ama çok önemli dersler çıkarmamız gerekiyor.
Hiçbir şey kendi kendine olmuyor zira!
En basitinden, su içmek için şişeyi açmanız ve bir bardağa doldurup içmeniz gerekiyor.
En küçük mutluluk bile bir gayret gerektiriyor.
Oturduğunuz yerde kimse size ne su ne de bir lokma ekmek veriyor.
O nedenle 2020’de ektiklerimizi biçmenin bize neler getireceğini bilmemiz gerekiyor.
Zira çok acı bir miras devraldık; Kovid-19.
Tüm hayatımızı esir aldı.
İşten, aştan, ekmekten olduk.
Evlere kapanmak zorunda kaldık.
Zira büyük ihmallerimiz oldu.
Tedbir almadık.
Tedbirlere uymadık.
Öylesine boşladık ki yurtta mikrobun seyri anlamında en aşağılarda olan kentimizi vaka sayısında ilk beşe sokmayı bile başardık.
Hasta sayısı arttı.
Yoğun bakımlar doldu.
Haritalar kırmızıya döndü.
2021’in ilk günlerinde iyi haber var.
Bir önceki yıl kırmızı bulaşmamış yer kalmamışken bugün artık neredeyse tüm bölgelerimiz gözlerim gibi yemyeşil.
Elbette devletin aldığı tedbirlerin etkisi olduğu malum.
Ama bizde işin ciddiyetinin farkındaydık demek ki.
Kurallara uyduk.
Sebat ettik.
Ve artık bugün;
“Bir ohh, demeyi hak ettik…”