SAMSUNSPOR Teknik Direktörü Hüseyin Eroğlu da böyle söylemiş;
“İlk 30 dakikadaki oyun bizi cesaretlendirdi ve öne geçtik. Üstüne koyarak devam edeceğiz” demiş.
Tabii sözünün sonunda ‘Bunu 90 dakikaya yaymalıyız’ demesi önemli bir tespittir.
‘Giren, çıkanı aratmayacak’ iddialı söylemi gibi…
Tabii bu dediklerini arzu etmeyecek kimse yoktur.
Hiçbir Samsunspor taraftarı olmasın ki takımının 90 dakika boyunca oyun içinde kalsın ve sahanın her yerinde ilk 30 dakikaya sığdırdığı gibi pres yapıp, yeni ataklar peşinde koşsun.
Önce kadro kalitesi meselesi…
Kazandığınız topları oyun akışı içerisinde çabuk ve yerinde kullanan oyunculara sahip olmalısınız.
Bu kadro içinde bu tip oyuncu sayısını kaç olarak tahmin ediyor ve değerlendiriyorsunuz bilemem ama daha çok bireyselliği tercih eden bir oyuncu yapısıyla çok çalışılması gereken bir sistem parçası.
Üst üste gelecek iyi sonuçlarla edinilecek moral kadroyu daha diri ve istekli tutabilir.
Bunun sonunda da daha arzulu ve kombine oyuna uyum sağlayabilecek bir futbol yapısı çıkabilir.
Sanırım Hüseyin hoca da bunu dile getirmektedir.
Maça gelince en başta da söylediğim gibi 30 dakikaya yakın bir süre sahanın her yerinde basan, kazandığı toplarla rakip kaleye en kestirme yoldan gitmeyi deneyen bir Samsunspor seyrettik.
Bu arzuyu futbol olarak olgunlaştıracak oyuncular isim olarak varlar ama futbol olarak hala istenildiği seviyede sahada yoklar.
Mesela Boldrin.
Mesela Novikovas.
Geldiklerinden beri yoklar düşüncesindeyim.
Yeni hocalarıyla ne kadar var olurlar onu zaman gösterecek.
Tabii Samsunspor’un 24 kişilik kadrosuyla arzu edilen oyun anlayışına ne kadar yaklaşacağını da…
Bunun dışında galibiyet her zaman güzeldir.
Ama galip gelirken gerekli dersleri çıkartabilirseniz!