KAYBETMEDEN kıymetini bilemiyorsunuz.
Ne zaman elinizden çıkıyor, o zaman ciddiye alıyorsunuz.
Aracını rutin kontrol ve bakıma götüren biz, sıra kendimize geldiğinde nedense aynı özeni göstermiyoruz.
Ama bir şey söyleyeyim: “Doktorlar bu konuda çok acımasız. Sizin yaşantınız boyunca duymak istediğiniz her gerçeği, şak diye yüzünüze söyleyiveriyorlar.”
Ebedi yaşam yok elbette.
Ama sağlık yitirilince önce “keşkeleriniz” geliyor aklınıza…
Sonra da geride bırakacağınız, sevdikleriniz.
“Yaşadığınız hayatı iyi değerlendirin, geride bir iziniz kalsın” dememin nedeni budur.
Mezar taşları adresinizi belli eder.
Sizi yaşatacak ise, geleceğe bıraktıklarınızdır.
Herkes için geçerli bu…
Sade vatandaş için de...
Zengini, güçlü olanı için de…
Bu ülke üzerinde söz sahibi olup, yaptırım gücüne sahip olanlar içim ayrı bir paragraf açmama gerek yok bile.
Milyonların sorumluluğunu alanlar, aynı sayının bedduasına da muhatap olacaklarını biliyor olmaları gerek.
Bunun sağlıkla ne ilgisi var diyeceksiniz, değil mi?
Var, hem de nasıl!
Gücü elinde tutanlar biz birer, birer dünya değiştirirken dünyaya kazık çakacak halleri yok.
O sıra bir gün herkese gelecek.
Hepimizin ortak bir hatası var.
Her sabaha güçlü uyandığımızı düşündüğümüzde hayattan bir günü daha geride bıraktığımızı akıl edemiyoruz.
Aynı şekilde bedenin de bir gün daha yaş aldığını idrak edemediğimiz gibi…
Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor.
Geçen senelerle beraber insanoğlunun da maziye gömdüğü şeyler çoğalıyor.
Bunların başında sağlık geliyor.
Bugün çalışmak, iyi şeyler yapmak, hayır dualar almak için ihtiyacımız olan o…
Kıymetini bilmek lazım dememe, bilmem gerek var mı?
Her şeyin başı sağlık tamam da sağlıklı günlerinizi kullanamadıktan sonra kime, neye yararı var.
Sonra bir gün geliyor acı gerçeklerle baş başa kalıyorsunuz.
Yıllarca unuttuğunuzu bir doktor, bir cümle ile hatırlatıyor.
Keşkelere o zaman sarılıyorsunuz ama ne yazık ki geriye zaman kalmıyor.