Süha Kurultay’ın kurduğu Mess Production pop, rock, caz ayrımı yapmadan, iyi müzik kriterlerine göre albüm yayımlayan bağımsız bir şirket.
Süha müzisyenlerine müşteri gibi yaklaşmayan bir patron.
Hepsi dostu, arkadaşı.
Kayıt süreçlerinde birlikteler.
Bu da onu sıradan bir firma sahibinden çok, sanki albümdeki müzisyenlerden biri gibi yapıyor.
Toplumsal konumu hayli iyi olmasına karşın, kendi sınıfından gelen insanlara göre standartlara pek uygun biri değil Süha.
Hani nasıl denir?
Biraz aykırı, hatta kışkırtıcı.
Sonradan olmamış; her zaman yaramaz çocuk olmayı seçmiş severek.
Bakın bu son cümle önemli;
“Sonradan olmamış; her zaman yaramaz çocuk olmayı seçmiş severek.”
Basın dünyasının da yaramaz çocukları vardır.
Aynen kendi yaptığı işten çok yazdığı, konu ettiği toplum parçaları gibi yaşayan ama onu, o yapan meziyet ve ilkelerinden asla vazgeçmeyen.
Yani, iyi şarkıcılarla başka.
Sıradan olanlarla da, bir başka olmayan.
Birine nasıl bakıyorsa.
Diğerine de aynı bakan.
Dün iyi olana, bugün kötü.
Dün kötü olana bugün iyi demeyen!
Daha da önemlisi dün sıradan gördüğünü, görmediğini bugün gözler önüne sermeyen.
Bugünlerde yaşananlar da aynen böyledir işte.
Düne, geçmişe at gözlükleriyle bakanlar bugün olmayan sorumluluklarını hatırlamış gibiler.
Dünkü kıyımlara “Bir hoş seda” vurgusu yaparken bugün “Canı acımış” pozuna, postuna bürünenler.
Onun için insan hayatında tutturduğu çizgi çok önemlidir.
Basın dünyası da bu çizgiye en çok muhtaç olan sektörlerin başında gelir.
Özellikle kalem sahiplerinin dünyaları ve dünyaya bakışları takip edilir.
Kendi duygularının yerine, toplum hassasiyetlerini koyanlar dün neyse, bugün de öyle kalmayı başarabilmişlerdir.
Ama “Sahibinin Sesi’ni dinlemeyi alışkanlık edinenlerin bugün acı olarak ilan ettiklerinin, dün de var olduğunu görmeleri mümkün değildir.
Oysa “Sahibinin Sesi Olmak”, gönül verdiği duygudaşlarının hizmetinde olmak değil.
Suha Kurultay’ın başardığı gibi;
Beraber yürüdüğü toplumun duygularına paydaş ve ortak olmak demektir.