CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI nedeniyle yurdumuzun dört bir köşesinde kutlamalar yapıldı.
Bu bir bayramdı.
En büyük bayramdı.
Varlığını, cumhuriyetin varlığına endeksli olduğunu fark eden çok büyük bir kitle candan, canı gönülden ve hissederek karşıladı 100. yılı…
Aslında büyük kuşkularım vardı.
Devlet erkânının cumhuriyet kutlamalarını yeterince hissetmeyeceği gibi bir hissiyata sahiptim.
Belki de öyleydi.
Ama Türk Ulusu, cumhuriyete ve onu bizi armağan eden Ata’sına günler öncesinden öylesine sahip çıktı ki…
Kimse çığ gibi büyüyen ve dalga dalga yurt sathına yayılan bu sevgi ve coşkunun önüne geçmeyi düşünemedi bile.
İster gönülden olsun,
İster gösterişten,
İsterse devlet adabına uygun olduğu için resmi olarak görevlerini yerine getirenlere yine de şükran borçluyuz.
Onlar adım atınca, Türk halkı coştu.
Her yerde, her zeminde bayramını doya doya yaşadı.
Birkaç nesil bir arada, herkes kendi algılayabildiği kadar içindeki sevgiyi, enerjiyi sokaklara döktü.
Küçücük bebelerin…
Ana sınıflarının,
İlkokul öğrencilerinin,
Bizim lise dönemimizdeki yürüyüş ve bando gruplarının sokakta olması bir Türk vatandaşı ve Samsunlu olarak göğsümü kabarttı.
Her şey eski günlerdeki gibiydi sanki.
Herkes kurtuluşun Atatürk’te ve onun bıraktığı mirasta olduğunun farkında ve algısında gibiydi.
Ayrışmanın, ötekileşmenin önüne, ancak ve ancak Atatürk ve cumhuriyet sevgisi ve bağımlılığı ile geçilebileceğini 100 yıl sonra yeniden fark etti.
Bu algının ve hissiyatın yeniden uyanmasında kentimizin önderliğinin önemi büyüktür.
Bu da;
Samsun olmanın.
19 Mayıs şehri olmanın bir farkı olsa gerek…