OLDUMolası seçim sathında yapılan harcamalara akıl sır erdirememişimdir.
Hep düşünürüm, “Bana herhangi bir şekilde adaylık teklif edilmiş olsaydı seçim masraflarını nasıl karşılardım”diye…
Ya da karşılayabilir miydim?
Ondan da geçtim, iş sahibi bir işsiz olarak adaylık müracaatı için istenen 5-10 bin lirayı bile gözden çıkartamazdım herhalde.
Bu iş heves etmeyle olmuyor.
Başkalarının istemesi veya layık görmesiyle de…
Ama her seçim dönemi onlarca kişinin bu işe balıklama daldığı gerçeği var.
Sadece tebrik etmek gerek cesaretlerinden ötürü.
Hani derler ya, “Parayla, imanın kimde olduğu bilinmez”diye.
Demek ki birçoğunun har vurup harman savuracak çok parası var.
Ya da birçok finansörü, destekçisi…
10-15 bin lira maaş için yüzbinlerce lira para neden harcansın?
Başkalarının parasıyla gelinen yerde ödenecek minnet borçları tükenir mi sizce?
Yuları başkasının elinde olan için beş yıl öde öde biter mi?
Kuyruğunu dik tutmak isteyenler zaten başkasının kucağına oturmayı tercih etmez.
Ama makam ve mevkii, çok insan için bazı hasletlerden vazgeçmekte tereddüde mahal vermiyor.
Bu bir genelleme değil elbette.
Herkesi aynı kefeye koymak zaten hakkaniyetli bir davranış olmamakla beraber insafsızlık olur.
Onun için ameli iyi olanları bu kavramın dışında tutalım.
Biz şimdi siyaset arenasındaki her kişinin masum, idealist ve görev aşkına sahip olduklarını düşünerek devam edelim.
Ama seçim sürecinde savrulan paraları da görmemezlikten gelemeyiz.
Afişler, resimler, broşürler, yol süslemeleri…
Hepsi neden?
Zihinlerde algı yaratmak için.
Ne zamana kadar?
Seçmen sandığa gidip, oy kullanana kadar.
Sonrasında kazanan belki bunun hesabını yapmayacak ama diğerlerinin resmi çöp kutularını dolduracak.
Belki sadece çer çöp toplayanların yüzü gülecek.
Ama çöpe gidenler resimlerle beraber harcanmış yüzbinler olacak.
Şimdi herhangi bir aday, “Para benim veya ben buldum, sana ne!”diyebilir.
Desin tabii…
Para kendininse, cebinden harcamışsa desin.
Kimseye harcadığının hesabını sormak haddimiz değil!
Ama ya değilse!
Ya kendinden değil de halkın cebinden harcamışsa.
Hani ben “Savurganlık mı?”diye başlık attım ya!
Bu öyle bir şey değil, onun da ötesi…
Düpedüz irademiz dışında cebimize uzanmış bir el olur.
Sizce, öyle değil mi?