HALK içinde yaygın bir söyleyiş vardır.
Herkes para sahibi olmak ister.
Güçlü, zengin, varlıklı olmak herkesin hayalinde ve hedefindedir.
İşte bu hayalle yaşayan ama bir türlü ulaşamayanlar için söylenendir o söz: “Allah parayı kime vereceğini bilir.”
Bu, kişinin sahip olsa dahi parayı layıkıyla kullanamayacağı anlamına da gelir.
Çok istese de o meziyetlere sahip olmadığı için kazanamayacağına da…
Aslında çok takılmamak lazım.
Önemli bir servete sahip ama mutsuz ne kadar insan yaşıyor aramızda farkında değil misiniz?
Para her şey değil yani!
Fakir olsanız da mutlu olmanızın önünde çok engel yok.
Önemli olan hayatınızı dolduran şeylerle iktifa edip onlarla hayatı daha yaşanabilir kılmak.
Parayı da onu elde etmek için çok çalışıp, azmeden insanlara bırakmak.
Üç kuruşu önüne koyup yıllarca adım adım yükselen ve servet sahibi olanlar da var.
Ebeveynlerin miras olarak bıraktıklarına yenileri katanlar da.
Aslında onları kıskanmak yerine örnek almak lazım.
“Haa” deyince hiçbir şey olmuyor.
Başlamak lazım bir yerden.
Çalışıp, çalışıp arttırmak.
Gelişip, büyümek lazım.
Yaşadığımız kentte buna örnek çok insan var.
İsimlerini burada zikretmek doğru değil.
Tuttukları iş dalında zirveye tırmananlar onlar.
İstihdam yaratıp, karın doyuranlar.
İstihdam alanlarında tüm sektörlerin canlı kalmasına neden olanlar.
Yıllarını vermişler.
Gecelerini gündüzlerine katmışlar.
Biz yatıp, gezip, eğlenirken onlar sabahın şafak vaktinden akşamın alacakaranlığına kadar dolu dolu çalışmışlar.
Ve yıllar onlara bu çalışmanın karşılığını vermiş.
Kazanmış para ve variyet sahibi olmuşlar.
Analarının ak sütü kadar hak ettikleri bir kazanım bu.
Ne çektiklerini, ne kadar azimle çalıştıklarını bilmeden gizli kıskançlıklara onlara saldıranları görünce üzülüyorum.
Hatta acıyorum bu acizlere.
Sadece kalemle…
Sadece kelamla yermeye, onları kamuoyu önünde küçültme çabaları var ya!
Hasetlikten öte bir şey değil onların ki!
Oturup beceriksiz hayat hikayelerine ağlayacaklarına yaptıkları tek şey var;
Servet düşmanlığı!