BİR öfke…
Bir anlamazlık..
Bir uyumsuzluk…
Bir tehdit…
Bir anlayıştan uzak…
Sırf kazanmaya yönelik.
Rakip kimse zarar görsün derken milletin ayarını kaçırmak.
İnsanları birbirine düşman kardeşler gibi baktırmak.
Arkadaşı, arkadaştan…
Dostu, dosttan ayrı düşürmek.
Bence bir topluma yapılacak en büyük haksızlık.
Biz niye böylesini hak edelim ki?
Nedir bizim günahımız?
Karşımızdakilere inanmak mı?
Onlara güvenerek yola çıkmak mı?
En çok huzura ihtiyaç duyduğumuz günlerde huzursuzluğun esiri olmak mı?
Sevgiye, şefkate hakkımız yok mu?
Kimse birini veya birilerini hedef aldığımı falan düşünmesin…
Çünkü ben sevgi adamıyım.
En azından vatandaş olarak, bırakın hürmeti sevgiyle yaklaşılmasını beklerim.
Sanırım herkeste aynı şeyi bekliyor ve özlüyor.
Siyasetin tüm figürleri için söylüyorum bunu…
Lütfen bu halka haksızlık yapmayın.
Siyasetin dili, huzur getirmeli.
Siyasetin dili, şefkatli olmalı.
Siyasetin dili bırakın ayrılığı, birleştirici olmalı.
Siyasetin dili, bugünleri geçmek için değil yarınları kazanmak için olmalı.
Siyasetin dili, inandırıcı olmalı.
Siyasetin dili, güven vermeli.
İşte son iki gün geldi.
15 Mayıs’ta kim önde olursa olsun, ülke kazanmış,
Türk halkı kazanmış olmalı.
15 Mayıs’tan sonra rengi ne olursa olsun herkesin birbirini kucaklayacak yüzü olmalı.
Bir vatandaş olarak herkesten, her siyasetçilerden rica ediyorum;
Başka ülkemiz yok.
Hepimiz aynı tavanın balığıyız.
Siz kazanacaksınız diye, bizi bizden ayrı düşürmeyin.
Bu milleti üzmeyin!