İLGİNÇ bir ülke haline geldik.
İnsancıl mıyız?
Evet.
Yardımsever miyiz?
Evet.
Acıları sahiplenir miyiz?
Evet.
Maneviyata önem verir miyiz?
Evet.
Sahiplenme duygularına sahip miyiz?
Evet.
Kendi kendimize yetemiyorken efelenip, başkalarının kadersizliğine el atar mıyız?
Evet.
Peki, biz kimiz?
Elbette şanlı bir tarihe sahip olan ülke;
‘Türkiye’yiz…’
Yıllar boyu tersine işleyen bir ekonomiye…
Orta Doğu’da önemli bir role üstlenmiş bir tarihe…
Dört yanımızı kuşatmış ve pusuda bekleyen düşmanlara…
Yakında, uzakta dost görünen kahpe ve kahpeliklere sahibiz.
Tüm bu gelişmelere rağmen kimin ihtiyacı varsa, sahiplenmişiz.
Hem de tüm imkansızlık ve yoksunluklara rağmen…
Bu Suriyeli meselesi de böyle…
Vatanlarına sahip çıkmayan,
Ülkesi için savaşmayan,
Üstüne üstlük ardına bakmadan ülkesini terk edenlere kucak açmışız.
Biz insani duygulara sahibiz ya!
Biz yaşadıkları nedeniyle onlara acıyoruz ya!
Kendi vatandaşlarımıza vermediğimiz imkânları kat be kat onlara sunuyoruz ya!
Acı senaryolarını bize yuttururken bayramlarda, güle oynaya ülkelerine gidip, dönmelerini sadece seyrediyoruz ya!
Bire on doğurganlıklarının ülkemize açacağı baş belasını görmezden geliyoruz ya!
Şimdi tutmuş birde bunların tüpüne sahip çıkıyormuşuz.
Suriyelilerin ‘tüp bebek tedavi masraflarını’ devlet olarak biz üstlenecekmişiz.
İşe bak!
Kendi insanımız aç bilaç gezip…
Hastane, doktor kapılarında sefil olurken…
Eczanelerde ilaç katkı paralarını dahi ödeyemezken…
Biz tutup, ‘Suriyelilerin tüplüleri’ yetmiyormuş gibi birde ‘tüpsüzlerini’ kucaklayacakmışız.
Ne diyeyim?
Lanet olsun şu sahiplenme duygularımıza…