YILLAR içinde bu örneği birçok kez vermişimdir.
Bizim çocukluk, delikanlılık ve gençlik dönemimiz…
O yaşlarda siyasetle ilgilenen çok azdı aramızda.
Vardıysa da ben hatırlamıyorum.
Biz daha çok okulumuzla, kıt eğlenme imkânlarımızla günümüzü geçirirdik.
O günlerin Samsun’unda, Mecidiye Caddesi’nde turlamak en büyük keyfimizdi.
Siyaseti de duyardık.
Siyasetle ilgili kişileri de yanımızda konuşan büyüklerimiz vasıtasıyla tanırdık.
Eski vilayet binasının altı cezaevi idi.
Adliyede oradaydı.
Mübaşir olan dayım sayesinde hakim nedir, ne iş yaparı görerek, izleyerek öğrendik.
Hakim kürsüye çıkınca herkesin saygıyla ayağa kalkmasını, herkesin birbirine sus işaretiyle de hakim vasıtasıyla hukuka saygı gösterilmesi gereğini de yaşayarak öğrendik.
Akşam saatlerinde hakimi, savcısı şehir kulübünde olur, sokağa bakan balkonda sohbet ederlerken görürdük.
Tesadüfen oradan geçiyorsak karşı kaldırımı tercih ederdik.
Hakim, savcı bir başkaydı bizim gözümüzde yani.
Mahkemelerin verdikleri kararda.
O ciddiyet ve önem bende her zaman mahkeme salonlarına karşı bir tedirginlik yaşatırdı.
10 yıl boyunca yaptığım mühendis bilirkişiliğim süresince de bu tedirginliği atlatamadım.
Sonunda da müsaade ederek bu görevin ifasını bıraktım.
Bıraktım ama o gün, bugün hiçbir şey değişmedi hayatımda…
Hala hakime, savcıya…
Hukuka, adliye koridorlarına ve oradan çıkan kararlara karşı ciddiyetle yanaşır ve saygı duyarım.
Günümüzü de geçmişten gelen bu edeple seyrediyor ve izliyorum.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru hukukun üstünlüğü kavramlarının nasılda görmezden gelindiğine tanık oluyorum.
Oysa toplum yaşamında huzur ve güvenlik için en çok ihtiyacımız olan şey, adalet.
Hukukun üstünlüğü…
Hukuka saygı olmalı.
Bu kavramlar bugün yaşatılıyor mu?
Ya da hangi şartlarda yaşatılıyor sorularına herkesin kendi penceresinden değil de ülke güvenliği ve geleceği penceresinden bakmamız gerekiyor.
Bugünlerde özellikle yerel hukukçulardan bu anlamda kendi fikirlerini ifade eden yazı ve söylemlerini bekledim ama…
Ya onlar konunun dışında kalmak istediler!
Ya da ben göremedim!
Bu ülke hepimizin.
Çok renkliyiz.
Renklerin hepsi güzel.
Sadece bizim onlara bakmasını bilmemiz gerek.
Benim rengim iyi…
Onun rengi kötü diyerek birbirimize sırt dönmek.
Her kuralı, kanunu, hükmü işimize geldiği gibi yorumlayarak gerçeklere sırt dönmekle yaptığımız tek şey var;
Bu güzel ülkeye yazık ekmek…