YAZININ başlığını tesadüfen izlediğim bir televizyon dizisinden aldım.
Hayatla,
Her şeyle,
Dünyanın tüm zorluk ve dertleriyle,
Bu dünyayı onunla paylaşan insanların acımasızlıklarıyla tek başına mücadele eden bir kadının yaşadığı drama üzerineydi.
Ya da ben izlediğim kadarıyla böyle bir sonuç çıkardım.
Zira hiçbir insan tüm umutlarını yitirmeden evladını yaban ellere terk etmez.
Hiçbir anne evladının, ‘Beni bırakma anne’ yakarışlarına sırtını dönüp gitmez, gidemez!
Küçük de olsa bir umut vardır hayatın bir köşesinde deyip, o umuda tutunmaya, yaslanmaya çalışır.
Allah kimseyi umutsuz bırakmasın.
Umutsuz kalıp kötüye, güvensizliğe teslim etmesin.
Ama çaresizlik böyle bir şeydir işte.
Bilemezsiniz ne yapacağınızı…
Hatta öyle ki;
İyilikten bile şüphe etmeye başlarsınız.
İşte bu andan itibaren kararlarınız önemlidir.
Karar derken, ‘alacağınız her karar, kararsızlıktan iyidir’ demekteyim.
Bugünlerde ülkemizde de böylesine günler yaşanmakta…
Kiminin gözünde çaresizliği,
Kiminin gönlünde umutsuzluğu görmektesiniz.
Ve umudu,
Ve çareyi nerede, kimde bulacağınızı bilememektesiniz.
Hayat zordur.
Yaşadıklarınız üzücü ve ezicidir.
Ama inanın;
Umut her zaman vardır.
Umutsuzluğu yenecek tek şey;
Kararsız kalıp, teslim olmak değil umutsuzluğa…
İnanıp yeni bir yol olacak kararı almaktır.