İLGİNÇ bir olay yaşadım dün.
İki sevdiğim kardeşimle bir ziyaret yaptık.
Kardeşlerimden birisi ziyaretine gittiğimiz doktor arkadaşına beni tanıtırken adımı söyleyince doktor; “Nusret beyi iyi tanıyorum. Geçmişte yazdığı yazıyla beni çok sarsmıştı” dedi.
O an konunun ne olduğunu anımsayamadım.
Bir tarihte, bir hasta ile ilgili bir yazı yazmışım.
Hasta hayatını kaybetmiş, kusur doktora kalmıştı.
Ama ben ne hastayı tanırım ne doktoru.
Ama doktorun söyledikleri gerçekten burktu içimi.
Nihayetinde doğruların yanında yer alarak kamuoyunu aydınlatma görevini ifa etmeye çalışıyorum her yazar gibi…
Yoksa bilinçli olarak ne kimseyi üzmek ne de suçlamak gibi bir peşin hükme sahip olmam mümkün değil.
Yazı dünyasında olmayanlar bunu hissedemez.
Öyle bir şey ki yazdıklarınızla herkesi yüzde 100 mutlu etmek imkanına sahip olamazsınız.
Bir okuyan size katılır alkışlarken, bir diğeri sizi müfteri ilan edebilir.
Kin ve nefret duyguları besleyebilir.
Gün gelip eline fırsat geçtiğinde sizden intikam almak duygularına sahip olabilir.
Kimseye kefil olamam ama ben yazarken son derece titiz ve hassas davranmaya çalışırım.
Tenkit ettiğim konu ve kişi konusunda dahi küçük düşürücü, net suçlayıcı ifadelerden
kaçınmaya çalışırım.
Yazılar söz gibi söylenip uçmaz.
Kalıcıdırlar ve insanı yaralar..
Çaresiz ve zül altında bırakırlar..
Okuyan sizin sözlerinizle yazının muhataplarını irdeler ve yargılar..
Kamu vicdanının önüne attığınız kişiler için bu nedenle de dikkat etmek mecburiyetindesiniz..
Bu anlamda çok rahatım..
Yazdığım binlerce yazının hiçbirinde mesnetsiz, dayanaksız sözlerle kimseyi suçlamadım..
“Ben yazayım ne hali varsa görsün” demedim..
Kesinleşmemiş hiçbir vakayı herhangi birine suç olarak isnat etmedim.
Bu kentte yaşayan herkes bir anlamda dost, arkadaş, tanıdık veya hemşerimdir..
Elimizde kalem var diye kaderleriyle baş başa bırakmakta bize uyan tarz değildir..
Benim yaptığım kamuoyun gerçek bilgilerle donatmak olmuştur bugüne kadar.
Sebepsiz kimseyi üzmek gibi bir niyet de gütmedim ama bazen yaşananlar,
Yazarın ve yazıların kadersizliğidir..
Çünkü bildiğiniz gibi, “ Kabahat” hiçbir zaman kürk olarak kabul edilmemiştir!”