ELİNDEKİNİ yitirmenin…
Var olanı kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi bilenlerdenim.
Dünyalarını maddi kazanımlar üzerine kurmayanlar hayatlarını tamamlayan maneviyat birimleri üzerinden yaşamı yorumlar.
Yalın bir şekilde ve hiçbir şeyimiz olmaksızın geldik bu dünyaya…
Yeni tanıdığımız her şeyi kazanım.
Geride bıraktıklarımızı kayıp olarak ilan ettik.
Ama bu dünyada yaşam böyle bir şey.
Kazanacaksınız…
Kaybedeceksiniz…
Elinizde kalanlarla hayatın içine tutunup var olmayı bileceksiniz.
Yani ne hayatınıza ilave olanlarla en üst noktada olacağınızı düşünecek ne de yitirip geride bıraktıklarınız yok olmanıza neden olacağını kabulleneceksiniz.
Bu yaşamsal bir denge.
Hayat içinde tükettiğiniz tüm günlere böyle bakacaksınız.
Çünkü bileceksiniz ki sizin kayıplarınız bir başkalarının hanesine kazanç olarak yazılıyor.
Ve bu asla dünyanın sonu olmuyor.
Dün de olan buydu bugün de olan aynı.
Güzel bir söz var; “Mal sahibi, mülk sahibi. Hani bunun ilk sahibi?”
Yaşadığımız bu evrene onun bize verdiği her ne varsa bileceğiz ki o, yarın bir başkasının olacak.
Ama mal!
Ama mülk!
Ama güç!
Ama kudret!
Gün gelecek hepsi el değiştirecek.
Bize düşen onların biri veya birkaçına sahipken doğru kullanabilmek.
Onlarla süreci doğru yönetebilmek.
Hepsinden uzak yaşayanlarla aramızda bir sevgi köprüsü kurabilmek.
Zira elimizde kalacak tek şey sevgi, bu dünyada.
Her şeyi kaybettiğimizde yüreklere ektiğimiz sevgi ile ayakta kalacağız.
Onsuz olmuyor.
Onsuz yürünmüyor.
Sevgi varsa sevgi, yüreğimizde.
Ekebildiysek güçlüyken yüreklere...
Bileceğiz ki; “Kaybettiğimizde ancak sevgi ile yeniden yürüyebileceğiz.”
O nedenle, güç ve kudret sahibiyken sevgi tohumları ekmeyi unutmayın yüreklere!