ZOR günlerden geçiyoruz vesselam…
Hayatın akışından memnun olan bir kişiye bile rastlayamaz olduk artık.
Ne fakiri memnun…
Ne zengini…
Ne kentlisi memnun…
Ne köylüsü…
Ne memuru memnun…
Ne işçisi…
Ne çalışanı memnun…
Ne emeklisi…
İnsan haysiyetinin bu denli ayaklar altına alındığı bir dönem yaşandı mı, bilmiyorum diyor bir dostum.
Anneler…
Babalar…
Emekli dedeler, babaanneler torunlarının yüzüne bakamaz olduklarını söylüyorlar.
Aldıkları maaş boğazlarına bile yetmiyor.
Hal böyle olunca dede olmanın, nine olmanın keyfini yaşayamıyorlar.
Torunlarına verecek bir harçlık yok zira ceplerinde.
Çarşı-pazar yangın yeri!
Fileler boş gidiyor, boş dönüyor.
Evine et girmeyen vatandaş akşama kadar aç gezmek zorunda.
Lokantalara, kebapçılara girmeyi aklından bile geçirmiyor.
Hafta sonu bir yakınım söyledi.
Samsun’un döneri ile ünlü bir lokantasında bir porsiyon döner 200 lira olmuş.
Evvelden insanlar bazı kafelerde oturur, simit çay sohbeti yapardı.
Şimdilerde mümkün mü?
Ne istiyor işçisi,
Memuru,
Emeklisi.
İnsanca bir yaşam için, insana yakışır bir maaş.
Peki ne takdir ediliyor?
Asgari ücret diye insanların hayatını idame ettireceği düşünülen bir ücrete yaklaşamayan bir ücret.
Yaşananlar komedi adeta…
İnanın kimsenin bir yere gidesi…
Evinden ayrılası gelmiyor.
Neredeyse evinde doğacak, evinde ölecek insanlar.
Dün bir gazetede okudum.
İstanbul’da bir AVM’de tuvalet ücreti 50 lira olmuş.
Düşünebiliyor musunuz, vatandaş günde iki defa tuvalet ihtiyacı giderecek olsa ayda 3 bin lira tuvalete ödeyecek.
Ne diyeyim;
Yuhh artık!