SON günlerin prima tartışma konusu:
Elbette ekonomi…
Fiyat artışları…
Üreticiden tüketiciye giden yolda oluşan fahiş fiyatlar…
TUİK rakamlarına göre bile can yakan enflasyon…
Ve bunun karşısında sürekli eriyen lira ve alım gücü…
Halkın pazarlardan bile filesini doldurma şansı yok artık.
Evvelden ölçülü tüketilen kıyma, et yerine tercih edilen tavuk bile artık listelerde yok.
Dışarıda yiyip, içip eğlenen mutlu azınlığa bakıp da “Bu ülkede fakirlik yok” sözünün artık zerre kadar geçerliliği yok.
İşçi, memur, emekli malum…
Köylü diyeceğim ama artık köylü de yok.
Dün bir esnaf kardeşime uğradım.
Şimdilerde mahalle olan yakın köylerden birinde oturuyor.
“İhtiyarların dışında köyde kimse kalmadı abi” diyor.
Gençler çoktan terk etmişler.
Haliyle artık ekecek, biçecek kimse de yok.
Bu olmayınca üreten de yok.
Üretim olmayınca, tüketenin canı yanıyor.
Mazot pahalı…
Gübre zamlı…
Fide, tohum desen yerlisinin üretimine müsaade bile yok.
Peki çare?
Yakın gelecekte bir çözüm görünmüyor.
Günlük çözüm önerileriyle ahali rahatlatılmaya çalışıyor.
Bu anlamda, Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunulmuş.
Anayasa'daki "sağlıklı yaşam" hakkının sağlanabilmesi için gıda fiyatlarında uygulanan KDV oranlarında indirime gidilmesi gerektiği savunuluyor.
Teklife göre, KDV oranı, temel gıda ürünleri için yüzde 0, diğer gıda ürünleri için yüzde 1, vergiye tabi diğer her bir işlem için yüzde 10 olarak uygulanması talep ediliyor.
Üretim olmayınca tüketilenin vergi oranlarından yapılacak indirimle maliyet biraz aşağı çekilmek isteniyor.
Tabii mecliste kabul görürse…
Peki görmezse?
Yutkunmaya devam!