Yazmak hem de inadına yazmak. Ben yazarım, ben gazeteciyim diyen herkesin boyunun borcudur.
Ya yazmayı ya gazeteciliği bırakacak ya da başımıza gelecekleri düşünmeden ve korkmadan yazacağız.
Çürümeyi yazacağız. Her alandaki çürümeyi…
Ahlaktaki çürümeyi…
Devletteki çürümeyi…
Eğitim ve öncellikle hukuktaki çürümeyi her şeyi göze alarak yazmak zorundayız.
Çürüyoruz hem de alabildiğine, çürümenin sonucunda gözümüzü kapatmış vaziyette çürüyoruz.
Yanı başımızda olan çirkin ve ahlak dışı ne varsa görmezden geliyoruz. Hem de yarın ahlaksızlıklara karşılaşacağımızı bilerek ya da hiç aklımıza getirmeden…
Maarifte çürüyoruz, yani eğitim-öğretimde çürüyoruz. Hem de ilkokuldan üniversiteye dek. En kötüsü de bu çürüme…
Bilgisiz insanlar yetiştiriyoruz.
Ara sıra bilgili insanlar çıkarsa onları da gelişmiş ülkelere kaptırıyoruz. Biz de elin hem bu topraklara hem de bilime ve bilgiye yabancılara mahkum oluyoruz.
Bilime sırtımızı dönemeyiz. Bilime ve bilgiye sırtımızı dönmememiz geleceğe sırtımızı dönmektir.