Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) çıkar çatışmaları artık yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Partimizde iktidar olmak için söylediğimiz birçok şeyi; ‘parti ilkelerine aykırı’ davranış olarak görülüyordu. Partimizin ilkelerine bakalım;
-Cumhuriyetçilik
-Milliyetçilik
-Halkçılık
-Devletçilik
-Laiklik
-Devrimcilik (İnkılapçılık)
CHP’nin ‘halkçılık’ anlayışı; siyasal meşruiyetin temelini halkta bulabilmektedir, ekonomik ve siyasal imtiyazların kaldırılmasıdır, sahipsizlerin sahibi olmaktır, çözümleri halk için halkla beraber bulmaktır. İlk vazgeçilen ile bu oldu. Nasıl mı? Para ve eş-dost ile ilişkileri ile vekilleri ve adayları belirmek bu ilkeyi yok saymaktı. Halkın iradesi değil, halkın oyları ile seçilenlerin kendini ağacın en tepesinde görenlerin iradesi idi.
‘Milliyetçilik’ ve ‘Devletçilik’ ilkeleri ise; CHP’ye oy verenlerin değil, seçilenlerin hiç benimsemediği ilkeler idi. İktidarın fikirlerine muhalefet etmek yerine, devlete muhalefet eden bir konumda gördüler kendilerini. “Bu hükümet en doğru işi bile yapsa, biz kabul etmeyeceğiz-muhalefet edeceğiz” cümlesi ise malumun ilanı olmuştu.
‘Devrimcilik’ ise, barış içinde kökten değişimdir, çağı paylaşmadır, geleceğe atılımdır. Çağdaş düşüncelere açılarak yenilikleri kavrayıp benimsemektir; bunu süreklilik içinde bir yaşam ve yönetim biçimine dönüştürmektir. Kuralları ve kendini sorgulayarak, daha iyiye ve doğruya ulaşmanın yollarını açmak, bu çerçevede gelişimin yöntem ve araçlarını oluşturmaktır. Bu anlayışla, CHP, halkla birlikte, halktan güç ve yetki alarak, demokratik hukuk devleti kurallarına ve barışçı yöntemlere bağlı kalarak devrimciliği sürdürür. 7 dönem vekil olup, para-çıkar ve eş-dost ilişkileri ile milletvekili seçenler ve seçilenler bu ilkenin 6 ok içinde dahi olduğunu bilmiyorlar.
‘Cumhuriyetçilik’ ise tarihimizdeki en köklü dönüşüm olan Cumhuriyet Devrimi, ‘saltanat’ın yıkılmasını ve yerine ‘milli iradenin’ getirilmesini amaçlamıştır. Böylelikle ‘tebaa’nın yerini ‘yurttaş’ almıştır. Cumhuriyetçilik; en son vazgeçilen ilke oldu. Nasıl mı? 16 Nisan 2017 yapılan Anayasa Değişikliği referandumu ile. CHP milletvekilleri mecliste bu karar alınırken ‘Cumhuriyetçilik’ ilkesine ters, ben bu ilkeyi değiştiren mecliste olmak istemiyorum demedi, bir tane bile muhalefet milletvekili istifa etmedi, çünkü amaç cumhuriyeti değil, koltuklarını muhafaza etmekti. Cumhuriyet rejimi değişiyor dediler ama birkaç ay sonra genel seçim olmasına rağmen hiçbir CHP milletvekili istifa etmedi. Oysa hepsi istifa etseydi “hayır” diyen yüzde 49’un gönlünü alacaklardı.
Bir tek ‘Laiklik’ ilkesi kaldı ve sarı öküzleri verdikleri için artık laiklik ilkesine sahip çıkacak CHP’li kalmadı gibi. Zaten Laikliğin en büyük güvencesi şuan ki hükümetimiz.
Atakum’da CHP üye sayısı 4 bin ve AKP üye sayısı 25 binmiş. Samsun’da CHP’nin kalesi sayılan ilçemize bakın. Şu an CHP’de ‘ben yoksam parti de yok’ mantığı oturmuş. Yeni, gelecek vadeden, tanınmak ve tanıtmak için kimseye ihtiyacı olmayan, maddi ve manevi güçlü insanları da partiye yaklaştırmıyorlar zaten. Düzen böyle gidiyor anlayacağınız.
Az sayıda ve ihtiyacı olan, size muhtaç insanları partide tutun, büyütmeyin "sizden başka kimse partiyi yönetemez" mantığı sizde de oturur. Ama sadece parti ile kalır ve sizin dediğiniz "diktatör" yönetim bir gün yıkılır ve CHP ve yönetimi şimdi çatırdamaya başladı.
MV ve PM üyesine soruyorum; üyen yoksa ve sen partiye oy kazandıramıyorsan ne işiniz var orda?
Başkasınınkini görmeyen, kendininkini mitralyöz sanarmış. Artık koyun seçmen yok (bazı illerimiz hariç) ve bundan sonraki seçimlerde size oy veren halkın karşısına geçtiğinizde size; niye bugüne kadar oturduğunuz yerden bizi iktidara taşımak için kalmadınız diyecekler. Seçmene hesap verme dönemi gelmiştir yoksa seçmen oy vermeyecek.
“Bir şirket, en zayıf halkası kadar güçlüdür ve başkasının çıkardığı ağaçtan inemezsin ancak düşersin.”
CHP’de dağılma sürecini anlatan en uygun cümle bu sanırım.
Sağlıkla kalın...