Yine Partimizden MESAJ GELDİ!
"Sayın Üyemiz, Merkez Yönetim Kurulu'nun aldığı kararla parti programının yenilenmesi çalışmaları başlamıştır. Program çalışmalarına rehberlik etmek üzere üyelerimizin yeni program hakkında görüşleri internet yoluyla alınacaktır."
CHP'de ilk kez bu seçimde bu kadar çok kendi alanında tanınmış ve yetenekli insanlar başvurmuş ve Kılıçdaroğlu'nun kazanması için düşüncelerini yüksek sesle dile getirmişlerdi. Çünkü bu insanlar ilk kez değişim umutlarını eyleme geçirmek için başvurmuştu. Bir nevi ellerini taşın altına koyup sorumluluk almak için başvurdu.
Hep söylediğimiz "Önce liyakat" ilkesinden vazgeçip, "Önce Sadakat, sonra liyakat" mantığı ile eş, dost referansı ile itaatkar kişileri milletvekilleri yaptınız. Hem Kılıçdaroğlu'na kaybettirdiniz hem mecliste çoğunluğu kaybettirdiniz ama en önemlisi CHP'ye oy veren halkın umutlarını ve inancını kaybediyoruz.
Kılıçdaroğlu denize düşen yılana sarılır mantığıyla 39 vekil ve bir sürü bakanlık sözü vermiş. CHP aday belirleme komitesi ise bölgesinde partililer dışında halkın tanımadığı adayları koyması bu seçimin yönünü AKP ve MHP'ye doğru değiştiren hamle oldu. Özellikle 2. tur seçimden önce suyun üstüne çıkabilmek için son çırpınışlarını yapmış ama milletvekili listelerine karar veren ekibinin ayağına taş başladıklarını fark etmemiş. İlk turda daha fazla vekil alabilseydik 2. turda bu seçimi alabilirdi. Bu seçimi kaybettiren milletvekili listelerini yaparken önceliği "Sadakat" mantığına göre yapmanız kaybettirdi. Ki bunu sayın Kılıçdaroğlu kendisi çok açık ifade etti.
CHP'de ise nasıl olduğunu anlatayım. Milletvekili, belediye başkanı ve parti yöneticilerimizden birinin yanına gitmemiz yani bizim huzurlarına çıkmamız için yeter sanan insanlar var.
Şimdi değişim dedikleri maddelere bakıyorum şunu okudum.
AKP 20 yıldır halka dokunarak ve güçlenerek büyürken, biz parti içinde halkın değil de partimizin seçtiği kişileri büyütmüşüz ama bu son seçim bu büyümenin halkta karşılığının olmadığını ve bizim gözümüzde olduğunu öğretti. Şimdi madde madde değişim sıralanıyor.
Bir partili büyüğümüz bir sohbette şöyle demişti: "Milletvekili listesine en çok hak eden değil, en çok isteyen girer.”
Şimdi anlıyorum. Biz milletvekili olmayı çok istemedik! Biz, bize inanarak oy verenleri, seçimde görev alan binlerce gencimizin geleceklerini kurtarmak ve partimizi iktidara taşımayı ve ülkeyi yönetmeyi çok istemiştik. Şu anki vekillerimizle aramızdaki fark da bu sanırım.
Bu seçimde de "Sadakat" ve "Liyakat" ayırımı yapamadık.
Seçimden sonra herkes Kılıçdaroğlu'ndan değişim ve istifa beklentisi içinde ama Kılıçdaroğlu "alın partiyi bu artefaktlar ile yönetin" diyerek istifa edebilirdi. Hala durmasının bir nedeni de belki partide ayağımıza takılan taşları ve artefaktlari temizleyip daha "liyakatli ve sistemli bir parti" haline getirip ve bırakmak.
Kılıçdaroğlu'nun "güvenli liman"a getireceğim dediği aslında; şu an CHP'yi bağladıkları "SADAKAT" limanından "LİYAKAT" limanına götürmek ve sağlama bağlamak.
Bu kadar seçmenin ani ve hızlı karar değiştirmesinin nedenini söyleyeyim; toplumda artık sağcı, solcu, muhafazakar, sosyal demokrat vb... düşünceler ile siyaset yapılmıyor. Çünkü ideolojiler ve ilkeler birbirine karıştı. Seçmen ve halk "Lider" arıyor ve oyunu veriyor. Artık seçmen partilerin ve ideolojilerin ne söylediğine değil, kimin söylediğine bakıyor. Bu nedenle geçmişi temiz birinin olması yetmiyor. Bize sadece parti içinde tanınmış genel başkan değil. Koltuğu dolduracak kişiden çok lider özelliği olan biri olmalı. Partili partisiz, oy veren vermeyen Türkiye'nin tanıdığı bir lider olmalı. İktidar olmak istiyorsanız bunu göz önüne almamız lazım.
Size son olarak yaşadığım bir olayı anlatayım. Çalışkan ve başarılı olan bir Türk öğrencimiz (kişi ve isim vermek istemiyorum) dünyanın en eski ve köklü üniversitelerinden birinin tıp fakültesinden kabul aldı ve Prag'a gidecek. Eski bakanlarımızdan ve halen Çekya Başkonsolozumuz Sayın Egemen Bağış beye sosyal medya üzerinden yazdım. Çok kısa zaman içinde mesaj atarak özel numarasını verdi ve öğrencimizi beklediğini söyledi. Başarılı öğrencilerimizi ve gençlerimizi devlet güvencesi sağlayan, gerçek devlet adamlığı nedir? Örnek olsun diye yazdım. Bu genç çocuğumuz, sizin CHP üyesi olup olmamanız veya CHP ye oy verip vermemeniz fark etmeksizin sizin çocuğunuz ve öz evladınız olduğunu bir düşünün...
Ben CHP tarihinde parti üyesi ve yöneticisiyken profesör olabilen ilk ve tek CHP'li iken CHP Genel Başkanımıza ulaşamıyorsam (çünkü benim genel merkezde bir yakınım ve sadakat yemini ettiğim kimsem yok) ve Türkiye'de kritik roller almış bir bakan ve halen Türkiye Cumhuriyetini temsil eden bir Büyükelçimize sosyal medyadan yazıp 1 dakika içinde bana özel iletişim bilgilerini vererek, bana her türlü güveni veriyorsa durup düşünmemiz lazım.
Biz plan ve projelerimiz ile aday adayı olmuştuk. Her birimiz alanında Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. yüzyılına hazırlayacak birikimlerimiz ile partimize oy ve güç kazandırmak için başvurduk. Milletvekilleri aday listelerini yapacak yöneticilerimiz ile bu amaçla görüştük ama onlar sadece bizi huzurlarına kabul etmeleri bile bize yeter hissi verdiler. Partide şu an AKP hükümetinin yaptıklarını bırak yapabilecek, hayal bile edebilecek kişi yok. Partimizde maalesef kaset ve entrika dosyaları ve eş-dost ilişkileri ile adam harcama yarışı yüzünden listeler beklemedik şekilde oluşturuldu. Yaklaşmamızsa bile izin vermediler.
Niye kazanamadığımız sorusunun cevabını bulacaksınız.