Samsun Namık Kemal Lisesi mezunuyum. Sayısal okudum lisede, yani matematik ve fen mezunuyum. Ben de bir öğretmen çocuğuyum. Lise öğretmenlerimi çok seviyorum ve bugün bile hem hastam, hem akıl hocalarım olarak beni ziyaret ederler. Onların sayesinde bugünlere geldik. Edebiyat dersim genellikle zayıf olurdu. O yüzden bu yazılarımı edebi olarak çok eleştirirler.
Edebiyat öğretmenim Cemil Hocamı yeni kaybettik, muhteşem bir insandı, mekanı cennet olsun. Uğur Mumcu'nun Sakıncalı Piyade'sini ilk ondan duyduğum günü, dün gibi hatırlıyorum. O kitabı koşa koşa gidip almıştım.
İngilizce öğretmenim Metin Hocam'ın "hold up your finger" kelimesini, bugün tıp fakültesindeki öğrencilerime söyleyeceğimi, o günler hayal bile edemezdik.
İnkılap tarihi ve Atatürk ilkeleri dersini bir hevesle anlatan Hilmi hocamın sözlerini şimdi aynı hevesle elimde mikrofon gençlere anlatıyorum.
Ezberlemeye değil dinimizi anlatmaya çalışan Din Kültürü ve Ahlak bilgisi öğretmenim; Hamit hocam, ne emekler verdiniz bizlere ve keşke bugünde dinimizin mükemmelliğini sizin gibi anlatsalar hepimize.
Aslında hepsi birer cevher ve keşke tüm bilgi, beceri ve tecrübelerini kaydedebilsek ve bize emanet olarak bırakabilmenin teknolojik yolu olsaydı. Ülkenin en zor dönemlerinde; deneme yanılma ile giden garip bir eğitim sistemi içinden bizi çekip çıkardılar ve tüm dünyaya açılmamızı sağladılar. Neden bunu dediğimi bir örnekle anlatayım. Lisede edebiyat dersinde "aruz vezni" denilen bir şey vardı.
"Failatün failatün failün" gibi bir şey anlatılır ve onu bilmeden sınıf geçemezdik. O dönemlerde İngilizce, müzik ve resim gibi, bugün para ve zaman vererek öğrendiğimiz dersler ise seçmeli idi. 40 kişilik sınıfta 2 kişi İngilizce seçtiğimizi hatırlıyorum, yani diğer öğrenciler dersi dinler ama sınavdan ve ders geçmeden muaftılar. Bugün çocuklarınızı, gençlerinizi ve kendinizi düşünün; sizi "Failatün failatün failün" mü dünya insani yapacak yoksa İngilizce mi? Nasıl bir deneme yanılma ile eğitim sistemi ve ne lazım olduğunu o zamanlar göremediğimiz bir zamanda o değerli öğretmenlerimiz bizi çekip çıkarmış ve dünya insani olmamızı sağlamışlar.
Edebiyatım hep zayıftı ama size bugün bir edebiyat dersi anlatmak istiyorum.
Türkçe cümle yapısında öğe dizilişi şöyledir:
Özne + tümleçler + yüklem.
Özne ve yüklem cümlenin temel ögeleridir. Özne ya da yüklem olmadan cümle kurulamaz.
Bunun dışında yüklemin anlamını pekiştiren kelimeler ise cümlenin yan ögeleri olarak tanımlanır.
Tümleç nedir? Yüklemin cümle içerisindeki anlamını pekiştirdiği için bu ismi almıştır. Tümleç, cümlenin yüklemi hakkında detaylı bilgiler veren ögelerdir. Bir eylemin ne zaman, nerede, kiminle ya da ne için yapıldığına dair bilgi verir. Bunları niye anlattım. Türkçe'yi diğer dillerden ayıran bir özelliği varmış.
Bütün dillerde özne ve yüklem yan yanadır.
Türkçe de ise; özne başta, yüklem sonradır.
O yüzden Türkçe olarak birine bir şey anlatırken, özne ve yüklem arasında hem anlatacağınız şeyi pekiştirecek; yani sizi dinleyenlere doğru anlatacak şeyi koymanız ve özne olarak amacınızı söyleyene kadar yani son yükleme kadar geçecek zamanı doğru kullanmanız lazım.
Özne sizsiniz veya partiniz, yüklem yapacağınız, vaat ettiğiniz şey ve tümleç ise kime ve size inandıracak, sizi ve yapacağınız şeyi pekiştirecek olan kesimdir.
Eğer cümle kurarken, özne ve yüklem arasında geçecek tümleci ve zamanı doğru kullanacak zekanız yoksa Türkçe olarak karşınızdakine hep yarım anlatırsınız. Bu bir tek Türkçe'ye ve Türkiye'ye özgü bir durumdur. Peki, seçimlerle ne ilgisi var derseniz;
Gelelim seçimlere!
Bu seçim herhalde cumhuriyet tarihinin en çok konuşulan seçimi olacak. Tüm kanallar tartışma programları ile dolu ve herkes konuşuyor, yorum yapıyor.
Hatta astroloji bilimi, gezegenlerin yıldızların konumu bile seçimi nasıl etkileyeceği konuşuluyor ve böyle bir ortamda herkes söylediğine dikkat etmeli.
Bu seçimde muhalefet partilerini iktidar yapacak zemin, hiç bu kadar olgunlaşmamıştı. Bunun en başta sebebi ise; ekonomi. Ekonomi sadece ülkemizde değil, tüm dünyada gerçekten kötü. İnsanlarımız önceden pazarlara girmekten, marketlere gitmekten zevk alırlardı ve nerdeyse ailece sosyal bir faaliyet gibiydi. Oysa tüm dünyadaki enflasyon nedeni ile şimdi markete ve pazara gitmek eziyet ve can sıkıcı hale geldi. Halkımız marketlerin önünden bile geçmek istemiyor. Bunun bir sürü sebepleri var. 3 yıllık bir üretimin durma noktasına geldiği bir salgından çıktık ve sonrasında bir tüketim çılgınlığı yaşadık. Muhalefeti iktidara taşıyacak en büyük faktör bu. Çok eleştiri alacağımı bilerek halkın konuştuğu ve herkesin söylediği bir cümleyi sizinle paylaşmak istiyorum; "siz iktidara gelmiyorsunuz, iktidar size geliyor gibi" diyorlar.
Biz yeter ki cümlelerimizi doğru kuralım. Çünkü kurduğunuz her cümlede; kimi özneyi, kimi yüklemi veya kimi de tümleci beğenmeyecek.
Cumhuriyetin 2. yüzyılını oluşturacak bu seçimi kimse inkar etmesin; adaylar kazandıracaktır.
Bu seçim; doğru cümle kurabilen, özneye kendini, yükleme ne yapacağını, tümleç olarak ise halkı nasıl cümlesine ve partisine dahil edeceğini bilen adaylarla kazanılacaktır. Özne, tümleç ve yüklemlerinizden din, dil, ırk ve mezhep ayrımcılığını çıkarmanız dileği ile...
Dipnot: Ben hala lisede aruz veznini niye anlattıklarını ve benim hala anlamadığımı çözemedim.
Başta rahmetli babamın, Şükrü, Mehmet, Perizat, Cemil, Macit, Gülgün, Hamit, Metin, Hilmi ve adını sayamadığım, kara tahtada tebeşirlerle bizi bugünlere getiren tüm hocalarımın ellerinden öperim.
Sağlıkla ve güzellikle kalın...
Sevket Hocam Kaleminize sağlık. Eski öğretmenlerimizin derinliklerini ne güzel de vurgulamışsınız..????????
Sade bir dille çok ta güzel anlatmışsınız namık kemalli olarak sizinle gurur duyuyorum
Hocam inşallah aday olur milletvekili olursunuz. Babaya rahmet diliyorum. Ülkenin sizl ere ihtiyacı var yolun açık olsun