Size, yurt dışında yaşayan bir arkadaşımın dün bana attığı bir mesajı paylaşmak istiyorum.
Birkaç gündür boyun ve boğaz ağrısı yaşıyor ve basit ağrı kesicilere rağmen düzelmeyince ağlayarak acile gitmiş ve acilde ona aynen şöyle söylenmiş: “Kulağınızda bir kızarıklık var, bir sıkıntı var ama buna aile hekiminizin yardımcı olması gerek.”
Aile hekimi ise, “Hiçbir şeyin yok, seni nereye sevk edeceğim” demiş ama şikayetleri geçmeyince telefonda arkadaşıma kızarak; 21 Şubat’ta kulak burun boğaz doktoruna randevu almış ve telefonu arkadaşımı yüzüne kapatmış. 20 gün sonra muayene olacak ve ne olduğunu anlayacağız…
Gelelim ülkemize…
Son 20 yılda AK Parti’nin artarak giden oy sayıları/oranları ile iç güvenlik, dış güvenlik, adalet, eğitim, ekonomi, sağlık sistemi vb. hizmetleri arasındaki ilişkiyi ‘sağlık sistemi’ açısından incelemek istedik.
AK Parti 2002’de ilk iktidara gelince ilk 3 aylık acil eylem planı içinde ‘sağlıkta dönüşüm’ programı yer almıştı. Bu yeni sistem şöyleydi: “Hastaneler idari ve mali özerkliğe kavuşturulacak. Sağlık Bakanlığı planlayıcı ve denetleyici rol alacak. Yani sağlık hizmetleri kamuda bir nevi özelleştirilecek, hasta memnuniyeti ön planda tutulup Sağlık Bakanlığı halkın sağlığa ulaşımında planlayıcı ve denetleyici konumda olacak. Nüfus genelini kapsayacak bir genel sağlık sigorta sistemi hayata geçirilecektir.”
AK Parti’nin oy sayıları ve oranları 2002 yılında 10 milyon oy ile yüzde 34,8.
2007 yılında 16 milyon oy ile yüzde 46,5.
Kasım 2015 tarihinde 23 milyon oy ile yüzde 49,5.
Yıllara göre sağlık sisteminden memnuniyet oranları; 2003 yılında yüzde 39,5 iken, 2016 yılında yüzde 75,4 artmış.
Ülkemizde kamu hastanelerinde yatan hasta sayıları; 2002 yılında 4 milyon iken, 2016 yılında 7,5 milyon olmuş.
Ülkemizde kamu hastanelerinde ameliyat sayıları; 2002 yılında 1 milyon iken, 2016 yılında 2,4 milyon olmuş.
Kamu hastaneleri ayaktan yani poliklinik başvuru sayıları; 2002 yılında 109 milyon iken, 2016 yılında 336 milyona çıkmış.
Ülkenizde en çok endişe ettiğiniz 3 şey nedir diye sorulmuş;
“Sağlık sisteminden endişe ediyorum” diyenler Türkiye’de yüzde 3 ile son sırada. Bu oranın Dünya ortalaması yüzde 24. Sağlık sisteminden en çok endişe eden ülke yüzde 72 ile Macaristan iken Amerika’da bu oran yüzde 38, Almanya’da ise yüzde 13. Yani ülkemizde yaşayanların sadece yüzde 3’ü sağlık sisteminden endişe ediyor.
Kişi başı hekime müracaat ortalaması; 2002 yılında 3,1 iken, 2020 yılında bu oran 7,2 olmuş.
Halkımız adliye sarayları modern ve teknolojik, emniyet müdürlüğü, milli eğitim müdürlüğü vb. devlet kurumları nedeni ile iktidara oy vermiyor. Bir insan bir yılda kaç kez adliye sarayına, emniyet veya milli eğitim müdürlüğü vb. kamu binalarına gider? Ama bugün bir kişi ortalama bir yılda en az 7 kez hastaneye gidiyor. Yani halkımız iç güvenlik, dış güvenlik, adalet vb. konularından önce aldığı sağlık sistemi ile iktidarı değerlendiriyor ve oy veriyor.
Muhalefetin eleştirdiği gibi adalet, ekonomi, eğitim, ihale vb. kurumlardaki olumsuzluklara rağmen iktidarın bu kadar oy oranlarının artmasının nedeni ‘sağlık sisteminin farkı’dır. Sağlıkta artan hizmet sayıları ile oy oranları paralel olarak gitmektedir ve hiçbir kurumda oy oranları ile hizmet arasında ‘sağlık sistemi’ dışında bu kadar pozitif bir korelasyon bulunmamaktadır. Kamu hastanelerimiz; halkımıza iktidarı anlatan en büyük güç, yani iktidarın bir nevi halkın kalbine giden yolu.
Tahmini bir oran verilirdi; iktidarın aldığı oyların yüzde 10’u sağlık sisteminden geliyor diye. Bence çok daha fazlası…
Bu oyları partimize kazandıracak, halkımızı çok daha memnun edecek çözüm önerileri için bizi izlemeye devam edin…
Sağlık ve mutlulukla kalın…