'Toplum sözleşmesi' yani 'anayasa' dediğimizde aklıma ilk gelen kişi Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau'dur.
'Toplum Sözleşmesi'nin kitabını yazan adamdır Rousseau. 1712'de doğmuş, 1778'de, yani Fransız Devrimi'nden 11 yıl önce ölmüş, siyasi fikirleri, Fransız Devrimi'ni etkilemiştir.
Düşünceleri özellikle, devrimden sonra kurulan yeni devletin kalkınmasında, toplumun sosyal yapısında ve eğitim sisteminde etkili olmuştur. Ve tüm burjuva devrimlerinde fikirleri etkili olmuş, halen de etkisini sürdürmektedir. Anayasa, güçler ayrılığı, hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda ona atıf yapmadan konuşmak olanaksızdır.
Daha üniversite yıllarımda Rousseau'nun 'Toplum Sözleşmesi' kitabını okurken rastlamıştım şu cümleye ve ömrüm boyunca da altını kalın çizgilerle çizdiğim tek politik mottom oldu: "Özgürlüğünden vazgeçmek, insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir."
Bu anayasa tartışmaları yeniden gündeme gelince 'toplum sözleşmesi'nin, yani bir anayasanın nasıl ve ne amaçlar etrafında olması gerektiğini ortaya koyan Rousseau'yu da yeniden hatırladım. Neleri hatırlattı derseniz…
Şöyle ki; modern devlette birey, devletle haklar ve yükümlülükler esasına dayalı bir sözleşme yaparak yurttaş olur.
Devletin kurumları ve siyasal yöneticileri bu sözleşmeyi yapmış bireyi yurttaş olarak görür ve yurttaş olarak hitap ederler. Rousseau'cu 'toplum sözleşmesi' kuramının ve bu sözleşmenin bağıtlandığı anayasanın ve pratik işleyişin esası budur.
Oysaki bizim ülkemizde çook uzun bir zamandır, yurttaş yerine sürekli ümmet sözcüğünü kullanılıyor. Bu basit ayrışma bile toplum sözleşmesinin bozulduğu ve artık yurttaşlık bağımızın feshedildiği anlamına gelmiyor mu?
Bu ülkede 2011 yılında bu yana tüm balkon konuşmalarına dikkatlice bakın, verilen söz sürekli; "Toplumsal uzlaşmayla sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa"dır.
Öyle mi oldu? Toplumsal uzlaşma sağlandı mı derseniz. Toplumun bir yarısının evet diğer yarısının 'hayır' dediği, 2017 yılı referandumunda olduğu gibi meşruluğu tartışılan bir anayasa ile böyle bir uzlaşmadan söz edilebilmesi, bir hayli zorlama olur.
Yine 2017 referandumu üzerinden konuşmak gerekirse, mutabakata dayanmadığı görülen ve demokrasiyi yok eden bir anayasa, yüksek oy alsa bile asla meşrulaşamaz.
Yani bir anayasa 'temel hak ve özgürlükler' metni olmasının yanında aynı zamanda bir 'mutabakat metni' de olmak zorundadır.
Bu kez de parlamentodaki politik sayısal avantajları fırsata çevirerek bir türlü Üsküdar'a geçemeyen atı bu kez kesinlikle almaya çalışmak da mutabakatın da yine umursanmayacağını gözler önüne seriyor. Ama son seçimde de görüldü ki bu ülkenin yarıya yakını, atını alanların fakat Üsküdar'ı hala geçemeyenlerin peşini bırakmıyor.
Böyle olması da doğal. Çünkü bir anayasa böyle hazırlanmaz. Siz anayasanızda 'mutabakat' değil de ülkeyi, kişiye göre her yöne götürebilme olanağı veriyorsanız bu bir anayasa olmaz!
***
Dün bu köşe yazısını yazarken, Samsun'un sevilen fotoğraf sanatçılarından Hasan Aktürk aradı. Samsun'da birçok tanınmış kişinin destek verdiği TÜYAP Kitap Fuarı'na giden öğrencilerden tramvay ulaşımında ücret alınmaması konusunda başlattıkları çağrıyı anlattı. Elbette bu talepleri yerinde. Bizler yıllarca fuarımızın olmamasından, eski fuar yıllarımızın hareketliliğinin geri gelmesi için özlem duymadık mı? Samsun Büyükşehir Belediyesi, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası, Samsun İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve TÜYAP birlikte bir protokol imzalayarak, bu konuda adım atabilirler. Böylece ilk, orta ve lisede okuyan öğrencilerimiz kitap fuarına da ücretsiz olarak ulaşma olanağını bulurlar.
***
Talep güzel ama anlaşılan o ki Samsun Büyükşehir bu öneriye hiç de sıcak bakmıyor. Baksanıza şimdiye kadar Samsunspor taraftarının passolig kartlarını göstererek, maç günlerinde ücretsiz olarak tramvaydan yararlanmaları uygulamasını pazar günkü maç öncesinde kaldırmış. Taraftar bundan böyle ücretli olarak Tekkeköy'deki stada gidebileceklermiş. SAMULAŞ'ın eski genel müdürü Kadir Gürkan sıkı bir Samsunspor taraftarıydı. Passolig'i olan taraftarın ücretsiz maça gidebilmesi uygulaması onun döneminde başlamıştı. Anlaşılan o ki Samsun Büyükşehir'de köprünün altından çok sular akmış.