Türkiye'nin yarım asrı aşkın bir zamandır üye olmak istediği Avrupa Birliği ile ilgili gelişmelere ve açıklanan raporlara ilişkin görüşlerimi zaman zaman bu köşede dile getiriyorum.
Benzer bir hareketlilik ise geçen hafta yaşandı. Avrupa Birliği Komisyonu'nun AB Yüksek Temsilcisi Borell'le birlikte açıkladığı Türkiye ile ekonomik ve ticari ilişkilerin nasıl yürütüleceğine ilişkin rapor, her ne kadar iyi olarak değerlendirilse de derinlerde, Türkiye'nin kabul etmesi çok ama çok 'zor' şartlara bağlı olduğunu görüyorsunuz.
Nasıl mı?
Raporda örneğin, AB Komisyonu ekonomisi zorda olan Türkiye'nin çok beklediği "Gümrük Birliği'nin modernizasyonu" yönünde ilerlenmesini tavsiye ediyor.
Bu son derece önemli ve olumlu bir tavsiye elbette. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Peki, neyin karşılığında bunu tavsiye ediyor? Rusya ve Kıbrıs şartları gerçekleştirilirse.
Nedir bu şartlar? Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya'ya çok sert yaptırımlar uygulayan AB Türkiye'den, yaptırımlara tam olarak katılmasa bile, yaptırımların delinmesine yardımcı olmamasını bekliyor örneğin.
Bilenler bilir, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden son dönemlerde en önemli beklentisi Gümrük Birliği'nin modernizasyonuydu. Evet, AB Komisyonu raporunda bu modernizasyonun sağlanması yönünde nihayet bir tavsiye kararı çıkarmış. Ama o da ne. Bu tavsiye de yine şartlara bağlanmış.
Neden bu şart? Kıbrıs'ta barış sürecinin yeniden başlaması koşulu. Bu koşulun yerine getirilmesi ise mümkün görünmüyor. Çünkü Türkiye'nin Kıbrıs'ta "iki devletli çözüm' tezinde, uluslararası alanda Kıbrıslı Rum ve Türklerin "statülerinin eşitlenmesini" şart koşuyordu. Rum Yönetimi'nin tam üye olduğu Avrupa Birliği ise bu koşulu kabul etmiyor.
Yani AB Komisyonu bu son raporla Türkiye'ye ‘Kıbrıs meselesinde geri adım at’ demeye getiriyor.
Bu rapor sonrasında Avrupa Birliği ile ilişkiler her ne kadar ekonominin patronu Mehmet Şimşek 'memnunum' dese de pek de öyle çok da memnun olunacak bir metin gibi durmuyor. Üstelik Dışişleri'ndeki sessizlik de, bu görüşümü doğrular gibi görünüyor.
***
ASGARİ ÜCRET PAZARLIĞI: Milyonlarca çalışanın merakla beklediği asgari ücrette zam pazarlığı dün başladı. Üç farklı senaryoya göre ücretin 15 bin 900 ile 18 bin TL arasında olacağı tahmin ediliyor. İşçi ve işveren tarafı asgari ücretteki görüş farklılığına rağmen vergi indirimi konusunda mutabık. Her iki taraf, ücretler üzerindeki vergilerin kademeli olarak azaltılmasında hemfikir.
***
YAZ SAATİ BIKTIRDI: Türkiye'de kalıcı yaz saati uygulaması milyonlarca insanın mağduriyetine sebep oluyor. Nüfusunun yüzde 70’i batı bölgelerinde yaşadığı halde Türkiye yıllardır, Iğdır’ın doğusundan geçen bir meridyene göre saatini belirliyor. Herkes mağdur. Hele de çocuklar.. Gecenin karanlığında kalkıp okula gidiyorlar. Bu uygulamanın artık kalkması zamanı geldi de geçiyor bile!
***
YUNAN ADALARINA GİDELİM Mİ? Türkiye nüfusu 85 milyon, sadece 9 milyon kişide pasaport var. Sadece 4 milyon pasaport aktif kullanılıyor, yılda sadece 1 milyon pasaport sahibi yurtdışına çıkıyor. Pasaport sahibi olanların çok önemli bölümü sadece umreye veya hacca gitmek için kullananlar. "Yurtdışına gittim" diyenlerin çok çok önemli bölümü, sadece Almanya veya Irak’taki akrabalarını ziyarete gidip, başka ülke görmeyenler. Yunan adalarına yedi günlük vize “müjdesi” diyorlar ya. İşte bu müjdenin aslı astarı budur. Yunun adalarına kim gidiyor, yine gülümsettiniz bizi.