Ekonomide şöyle bir durum var, klasiktir ve Türkiye ekonomisinde genellikle böyle olur;
Faizler artmaya devam ettikçe, konut ve otomobil alımı düşüşe geçer, borsaya ilgi azalır, insanlar paralarını toparlayıp mevduata yönelmeye başlarlar. Bunun sonucunda tüketim mallarına olan talep düşüşe geçer ve ekonomik büyüme de gerilemeye başlar.
Ekonomik büyümede gerileme deyince aklınıza hemen 'işsizlik' gelsin. Çünkü ekonomi küçülmeye başlayınca işsizlik de artmaya başlar.
Bunu dengelemek mümkün müdür, evet mümkündür. Bu gibi durumlarda 'orta sınıf' dediğimiz kesim can simidi olur. Ekonomiyi canlı tutan bu kesim olur. Ya da eskiden IMF'den borç para alırdık. Şimdi bunu yapmıyoruz tabii…
Şimdi biz ekonomide işte bu aşamadayız. Peki, biz ekonomiyi nasıl bu hale nasıl getirmiştik; 2021 eylül ayında enflasyon yüzde 19 iken ve yükselme eğilimi gösterirken, 'faiz sebep enflasyon sonuç' dedik enflasyonla büyümeyi tercih edip, yüzde 19 olan politika faizini düşürmeye başlamıştık.
Bunun böyle yapılmasının altında yatan neden faizi düşürünce enflasyonun da düşeceğine olan inançtı. Bu faiz indirme sevdası, politika faizi yüzde 8,5’e ininceye kadar aylarca devam etti.
Bunun sonucunda da bankalar faizlerini düşürdü, Türkiye'de ucuz kredi dönemi başladı. Faiz düşünce zenginler konut, araba veya diğer malları satın almaya yöneldiler, parası olmayanlar ise ucuz krediden yararlanarak kredi alıp ve konut, araba, diğer malları satın aldılar.
Paranın değeri düştükçe paradan kaçış hızlandı, restoranlar, kafeler doldu. İnsanlar metroyla, otobüsle gideceği yere arabasıyla gitmeye başladı.
Gidişat aslında hiç iyi değildi. Bu yalancı cennet ortamı iki yıl bile sürmeden çöktü. Yabancı sermaye, yatırımlarını ve borç vermeyi kesince ve enflasyon yüzde seksenlere dayanınca, Türk Lirası da dolara karşı büyük değer kaybı yaşayınca gördük ki yaşadığımız aslında bir sanal mutlulukmuş.
Şimdi ise bu yanlış ekonomi politikasının yarattığı cehennemden kurtulmanın yollarını arıyoruz. Merkez Bankası faiz artırmaya başladı. Bankalar da yine Merkez Bankası’nı izleyerek mevduat ve kredi faizlerini artırmaya yöneldi. Faizler artmaya devam ettikçe konut ve otomobil alımı düşüşe geçti, borsaya ilgi azaldı. İnsanlar paralarını toparlayıp mevduata yönelmeye başladılar.
Tüketim mallarına olan talep de düşünce, büyüme de gerilemeye başladı. Ne demiştik yukarıda. Büyümede gerileme deyince aklınıza ilk olarak işsizlik gelsin.
Artık yavaş yavaş işsizlik artışa geçecek. Büyümedeki düşüş ücretliler ve gelirini ayarlayamayanlar için ciddi bir çöküşe işaret ediyor.
'Bunlar iyi günlerimiz' diyorlar ya haklılar. Yapısal reformlar yapılmadıkça, 'çok daha iyi günlerimiz' ileride. Şu seçimler bir bitsin hele…
***
Asgari Ücret Tespit Komisyonu geçen hafta yapılan ilk toplantısında, asgari ücretin belirlenmesinin çok fazla uzatılmaması yönünde görüş birliğine vardığı için bütün gözler pazartesi günü yapılan toplantıdaydı. Ancak ikinci toplantısını gerçekleştiren Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na yine beklentilerin aksine herhangi bir ücret önerisi sunulmadı. Bu yüzden şimdi herkes hafta yapılacak üçüncü toplantıyı bekliyor. Peki, asgari ücret kaç lira olacak; Bu konuda farklı senaryolar var. Mesela; Yüzde 35 zam verilirse 15 bin 393 TL, yüzde 40 için 15 bin 963 TL, yüzde 45 için 16 bin 533 TL, yüzde 50 için 17 bin 103 TL.