Cemal Kaşıkçı, Suudi kraliyet ailesine mensup muhalif bir gazeteciydi.
2 Ekim 2018'de evlilik için gerekli belgeleri almak üzere İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na girdi. Kapıda nişanlısı bekliyordu.
Saatler geçti ama Kaşıkçı konsolosluktan çıkmadı. Suudi Arabistan ise konsolosluktan birkaç saat içinde çıktığını savunuyordu.
Öyle olmadığı Türkiye'nin istihbarat bilgilerinden, bütün dünya tarafından öğrenildi.
Kaşıkçı konsolosluk binasında öldürülmüş, bu da yetmezmiş gibi bedeni parçalara ayrılarak vahşice yok edilmişti.
Aradan üç gün geçti ve Türkiye'de devletin zirvesinin dilinden "Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından bile geçirmesin..." sözünü işitti.
Bu arada cinayet emrinin 'en üst düzeyden geldiğini' söyleyerek, Suudi Arabistan veliaht prensi Muhmmed Bir Selman'ı işaret etmeyi de ihmal etmedik.
Hatta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca iddianame bile hazırlandı, sanıklar firari olduğu için sembolik de olsa dava bile açıldı. Riyad yönetimi ile ilişkiler gerildikçe gerildi.
Ancak ne olduysa oldu; Kasım 2021'den itibaren iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden yumuşamaya başladı.
Aslında ne olduğu belliydi. Eylül 2021'de uygulanmaya başlanan hızla faiz indirme politikası, Türk ekonomisinde büyük bir kırılma yarattı. Enflasyon hızla yükselip, Türk Lirası rekor derecede değer kaybetti.
Ekonomide bu gelişmeler olurken önce 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sorumlu tutulan Birleşik Arap Emirlikleri ile yatırım anlaşmaları imzalandı.
7 Nisan 2022'de ise 'sanıkların yabancı uyruklu olması nedeniyle yakalanamayacağı ve ifadelerinin alınamayacağı' gerekçe gösterilerek Türkiye'de görülmekte olan Kaşıkçı davası, Suudi Arabistan'a devredildi. (Bu davayla ilgili hala bir gelişme yok.)
Tüm bu gelişmelerin ardından dün daha önce Türkiye'de Kaşıkçı cinayetinden en üst düzeyde sorumlu gösterdiği Suudi Veliaht Prens Türkiye'ye geldi.
Herkes şaşırdı haliyle. Aslında şaşılacak bir durum yok ortada. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin neden yeniden düzeldiğinin en doğru yanıtı şüphesiz ki 'bozulan ekonomi'dir.
Küresel enerji piyasalarındaki kırılganlıklar, Türkiye'yi hatta ABD'yi bile bu ülkeyle bozulan ilişkilerin yeniden düzelmesine mecbur bırakıyor.
Sadece bu yılın ilk üç aylık ihracat verilerine bakıldığında bile bu durum kolaylıkla anlaşılabilir. 2021 yılının ilk üç ayında Suudi Arabistan ile 250 bin dolar seviyesindeki ihracatın bu yılın ilk üç ayında 450 bin dolar seviyesine çıkmış olması bile bunun bir göstergesi.
Bu ziyaretten sadece Türkiye'nin kazançlı olduğunu da düşünmemek gerek aslında.
Veliaht Prens, Türkiye'den ise sadece enerji işbirliği değil, çok büyük bir muhtemeldir ki İran'a karşı daha fazla işbirliği, İran destekli Husi gruplara karşı Yemen'de savaşabilmek için Türkiye'nin de desteğini talep edecektir. Bu arada Bayraktar'ın insansız hava araçlarının da Riyad yönetiminin gündeminde olduğunu unutmamak gerek.
Öyle ya da böyle Türkiye, önce bir zamanlar 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Birleşik Arap Emirlikleri şimdi de Kaşıkçı cinayetinin sorumlusu olduğunu iddia ettiği Veliaht Prens ile ilişkileri yeniden tesis etmeye çalışıyor.
Hiç eğip bükmeye, gizlemeye saklamaya da gerek yok. Ekonomideki bu korkunç gidişat karşısında, bundan başka da seçenek yok görünmüyor çünkü!
Ne demiş eskiler;
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme!