Türkiye seçim haftasına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitingine taşlı saldırı haberleriyle başladı. Dünyanın gündemindeyse Suriye’nin Arap Baharı ile kovulduğu Arap Birliği’ne yeniden kabulü var.
Evet, İmamoğlu'nun Erzurum mitingine dair elbette söylenecek çok söz var. Taşlı saldırı sonucu mitinge katılanlardan yaralananlar oldu ve aralarında çocuklar da var.
Bu olayın sorumluları elbette bulunmalı. Demokrasiyi taşlamak hele de bu çağda kabul edilebilir bir şey değil. İmamoğlu olaylara ilişkin toplamda en fazla 300-400 “azmettirilmiş kişinin” olayı düzenlediğini ancak polisin bu kişilere müdahale etmediğini söylüyor. Bu konuda da İçişleri Bakanlığı mutlaka soruşturma açmalı ala İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İmamoğlu'nu hedef alarak, "Provokasyonu oluşturan kendisi" sözlerini hatırlayınca, umutsuzluğum da kat be kat artıyor.
Neyse ki Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın gibi demokrasiden vazgeçmeyen, sağduyu ve vicdan sahibi insanlar da var. Nitekim Kalın da "Bu kabul edilebilir şey değil. Olayı aydınlatmak için valilik çalışma yapıyor" dedi. Dilerim İbrahim Kalın da bu olayın takipçisi olur ve sorumluları 'gerçekten' ortaya çıkarılması konusunda samimi davranır.
Erzurum'da yaşadığımız bu olayın ardından Samsun eski Baro Başkanı Kerami Gürbüz'den de dikkat çekici bir çağrı geldi. Gürbüz, seçim sürecinde son bir haftaya girilirken,
Samsun'daki tüm siyasi partileri ve tüm milletvekili adaylarını; her türlü provokasyona karşı oldukları, sandığa ve sandıktan çıkan sonuca saygılı olacakları konusunda seçim propagandaları sırasında önemle belirtmelerini istedi.
Kerami Gürbüz ayrıca tüm siyasi partilerden her türlü darbeye karşı oldukları, rakiplerine karşı bile yapılsa her türlü haksız saldırıya kendilerine yapılmış gibi tepki verecekleri hususlarında seçmenlerine namus ve şeref sözü vermelerini, savaşa değil seçime gidildiği hususuna sürekli vurgu yapmaya da davet etti.
Parti olarak da şahıs olarak da kim kazanırsa kazansın, artık Türkiye'nin ve Samsun'un kazanması gerektiğini ifade eden Gürbüz, "Bunun yegâne yolu kazananın seçmen tarafından demokratik teamüller içinde kontrol edilmesi ve uyarılması ile mümkündür. Kimse kusura bakmasın birilerinin vip'lerden, devletin 'ballı' işlerinden yararlanması için sandığa gidilmiyor. Hepimizin çoluk çocuğunun geleceği için gidiliyor" görüşünü dile getirdi.
Ben de Samsun başta olmak üzere bütün illerde siyasi partilerin ve milletvekili adaylarının bu yöndeki açıklamalarının, iyice gerginleşen siyasi ortamı yatıştıracağını ve huzursuzluk yaratmak için pusuda bekleyen karanlık güçlere de gereken dersi vereceğini umuyorum.
Ama siyasi söylemlerinde en önce dikkat etmesi gerekenler şüphesiz, siyasi partilerin liderleri. Asılsız iftiralar, karalamalar, ötekileştirmeler, hakaretler ve parmak sallamalar devam ederse, hem demokrasinin başını yersiniz böylece kendi başınızı yarmış olursunuz.