Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in iki yıl aranın ardından Türkiye’nin not görünümünü yukarı yönlü revizyonla negatiften durağana çevirmesi, oldukça dikkat çekiciydi.
Türkiye'nin yeni ekonomi yönetiminin göreve başlamasının ardından Fitch'ten gelen bu hamlenin yanı sıra Fitch yöneticilerinin Ekonomim'e verdiği demeçler de Türkiye ekonomisi açısından oldukça önemli mesajlar içeriyor.
Fitch yöneticileri, normalleşme adımlarının yabancı yatırımcı nezdinde TCMB’ye güven kazandırmaya başladığına, ancak geleneksel politikaların sürdürülüp sürdürülmeyeceği konusunun belirsizliğini koruduğuna dikkat çekiyorlar.
Fitch, Türkiye'de enflasyonun çok yüksek olduğunu (2024'ün 2. çeyreğine kadar zirveye ulaşması beklenmiyor), ayrıca son dönemdeki iyileşmeye rağmen dış pozisyonunun oldukça zayıf kaldığı kanısında.
Bunun yanı sıra ekonomide başka bir kırılganlık yeri ise düşük rezervler, rezervlerin artmasının biraz zaman alacağı görüşü hakim.
Fitch yetkilerinin yeni ekonomi yönetiminin göre gelmesinden sonra başlatılan politika faizinin arttırılması yani mevcut sıkılaştırma döngüsünün devam edip etmeyeceği konusundaki en önemli sınav 2024 mart ayındaki seçimler olacak.
Bu noktada yüksek reel faiz oranları ve daha zayıf Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yani ekonominin büyümesindeki yavaşlamanın oldukça zorlu bir dönem olacağı, olumsuz şokların olumlu sonuçları geciktirmesi halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mevcut ekonomi politikasının devam ettirilip ettirilmemesi konusunda bir test olacağının da altını çiziyorlar.
Özetle anlatılmak istenen şu; yabancı yatırımcılar Türkiye'ye yatırım yapma konusunda, yerel seçimlerin bitmesini bekliyorlar.
****
SAĞLIKTA KARA DELİK
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yıllık olarak yayınladığı sağlık harcamaları istatistiklerine göre, hastane, ayakta bakım hizmetleri ile ilaç ve medikal gereç harcamalarından oluşan temel cari sağlık harcamaları, 2005-2022 arasındaki 17 yılda 15,37 kat arttı. Bu kalemler arasında en düşük artış eczaneler cephesinde oldu.
Buna karşın hastane harcamalarındaki artış 23,11 katı buldu. Böylece hastanelerin toplam temel cari sağlık harcamaları içindeki payı yüzde 41,33’ten yüzde 60.88’e tırmandı. Buna paralel olarak ayakta tedavi hizmeti sunucularının payı yüzde 18,39’dan yüzde 12,86’ya, eczanelerin payı ise yüzde 40,29’dan yüzde 26,25’e düştü.
Temel cari sağlık harcamalarındaki her bin liralık artışın 199 lirası vatandaşın cebinden çıkarken, 212 lirası merkezi hükümetin, 531 lirası ise SGK’nın kasasından çıktı.
Bu veriler, SGK’yı ilaç ve tedavi süreçlerinin dışına iterek sadece fatura öder hale getiren bu sistemin, bir yanda SGK’nın mali yükünün çok hızla artmasına yol açarken karşı tarafta kaynakların hastanelere akmasına sağlayarak sağlıkta ticarileşmeyi beslediğini gösteriyor. Sonuç SGK’nın açıklarının ve bütçeden yapılan katkının devasa boyuta tırmanması oldu.