Bu yıl mayıs ayında üç bayramı kutluyoruz.
1 Mayıs'ta, şimdilerde Emek ve Dayanışma Günü diyorlar ya benim çocukluğumdan beri İşçi Bayramı'dır onun adı, bu özel günü kutladık.
Üç gündür de on bir ayın sultanı ramazanın ardından Ramazan Bayramı sevinci yaşadık.
Şimdi önümüzde bir bayram daha var. 19 Mayıs'ta da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Samsun'a ayak basarak Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlayacağız.
Bu üç bayramı da aynı coşkuyla ve aynı sevinçle kutlayan insanlara ne mutlu! Bu bayramları kutlamanın bir çelişki olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.
Ateistlerin bir bayramı olsaydı, ateistlerin kendi cemaatini bağlayan sistemleşmiş ritüelleri olsaydı ve ateizmi ve bu ritüelleri saygı çerçevesinde eleştiren bir dindar kişi, daha sonra ateistlerin bayram günü geldiğinde kutlama mesajı gönderseydi bu da bir çelişki olmazdı. Çelişki olmadığı gibi insani ve demokratik bir olgunluk göstergesi olurdu.
Çünkü Ramazan Bayramı'nı kutlamak için Sünni, Hıdırellez Bayramı'nı kutlamak için Alevi, Paskalya Bayramı'nı kutlamak için Hıristiyan, Nevruz'u kutlamak için Kürt, 1 Mayıs'ı kutlamak için işçi ya da komünist, Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak için de cumhuriyetçi olmak gerekmez.
Bu davranış biçimi, yeryüzünde birlikte yaşadığımız insanlara 'ben sizin gibi düşünmüyor ve inanmıyorum ama size saygı duyuyorum, mutlu olmanızı istiyorum, biz bir insanlık ailesiyiz' demektir.
O yüzden bayram günlerinde barışı, sevginizi ve umudunuzu tazeleyin. Sizin gibi iyi ve organik insanların çoğunlukta olduğuna inanın. Sistemin üstünüze bulaştırdığı tozu toprağı silkeleyin. İnadına sevin, inadına dayanışmayı ve paylaşımı büyütün.
Sizin gibi ruhu temiz, elleri temiz, vicdanı temiz insanların varlığı diğer insanlara yaşam sevinci versin. Anlam sizsiniz, her şeyin içini sıcacık insani değerlerle dolduran sizsiniz. Anlamlı günler ve haftalar sizsiniz, bayram sizsiniz.
Çünkü bayram iyilik ve masumiyetin sizde nefes alıyor olmasıdır.
***
Evet, bayramlar da aynı sevinci yaşamak güzel ama 'bir de şu zamlar artık olmasa' dediğinizi duyar gibiyim.
Ne yazık ki kötü bir haberim de var.
Yakında ekmek, makarna ve ete yine zam gelecek.
Bunu ben değil Merkez Bankası söylüyor. Çünkü Merkez Bankası, buğday ve yeme gelen zamlar yüzünden ekmek, makarna, un, bulgur, et, süt ve yumurta fiyatlarına zam geleceğini rapor etti.
Bu zamların nedeni ise buğday ve yem fiyatlarındaki astronomik artış.
Zamlı buğday, başta ekmek olmak üzere tahıl fiyatlarını artıracak.
Merkez'in bu raporuna göre bu durum, zaten yüzde 60'lara dayanmış olan tüketici enflasyonunda 17 puanlık bir artış anlamına geliyor.
Peki, buğdaya niye zam geliyor diye sorarsanız; 2020 yılında yaşanan kuraklık, döviz kurundaki artış, Rusya-Ukrayna çatışması.
Yine aynı rapora göre Türkiye'de sadece 23 Şubat-18 Nisan arasında buğday fiyatları yüzde 28.3 artmış durumda.
Samsunlular olarak daha birkaç gün önce 200 gram ekmeği 3 liradan almaya başlamıştık ya, çok yakında yeni bir zam daha gelirse hiç şaşırmayın.
Bir taraftan Merkez Bankası 'üst üste zamlar yağacak' diyor, diğer tarafta iktidar ve ortağı siyasi parti, "Fiyat artışları, zamlar, hayat pahalılığı hepsi gelip geçicidir." diyor.
Bakan Nebati ise 'baz etkisiyle enflasyon düşecek' tahmini yapıyor.
Bütün veriler tam tersini gösterirken bakanın bu sözlerine 'enflasyon tahmini' değil de, 'enflasyon duası' desek daha doğru olacak sanırım...
Bu durumda da bize, 'ya sabır' demek düşüyor...
Bakalım nereye kadar...