Hemen hemen her olağanüstü olayda olduğu gibi, Hamas-İsrail Savaşı'nda da Türkiye kamuoyu bir kez daha kutuplaştı.
Hamas'ın Ortadoğu'yu yeniden karıştıran saldırılarının ardından, İsrail'in de Gazze'de intikam katliamlarına dönüştürdüğü gelişmeler karşısında sadece Türkiye değil, dünyada da farklı yaklaşımlar dikkat çekmeye başladı.
Türkiye'de de her olayda olduğu gibi bir kutuplaşma olduğu açıkça görülüyor. Sosyal medyada İsrail hükümeti lehine hatta İsrail ile dayanışmaya çağıracak kadar ileri gidenler de var. İsrail'in Filistin topraklarına yönelik işgalini hiçe sayıp, İsrail'deki haritası üzerinden 'Onlar da topraklarını satmasalardı' diyerek tarihi gerçeklerden bihaber onca paylaşımın yanı sıra, bazı Arap kabilelerin Osmanlı askerlerine yönelik İngiliz kışkırtması ile yaptıkları ayaklanmalara ilişkin birçoğunun arkasında İsrail propagandasının ürünü olduğunu düşündüğüm paylaşımlar sosyal medyada yoğun olarak paylaşılıyor.
Oysaki İsrail Komünist Partisi bile Türkiye'deki İsrail yanlılarından çok daha insaflı. İsrail Komünist Partisi'nin açıklaması bakın şöyle:
"Yaşanan savaşın sorumlusu aşırı sağcı Netanyahu hükümeti ve onun canice işgal politikalarıdır.
Masum sivillere verilen her türlü zararı kınıyoruz.
İsrail'deki faşist sağ hükümetin işgali sürdürmek amacıyla işlediği suçlar, durdurulması gereken bölgesel bir savaşa yol açıyor.
Tek çözüm var: İşgali sona erdirmek için çabalamak ve Filistin halkının meşru taleplerini ve haklarını tanımak."
Türkiye'nin muhafazakârları ile solcuları ise, belki de çok uzun bir süreden sonra ilk kez aynı noktada buluştular. Siyasi kanadın en sağında yer alan, kendini "muhafazakâr" olarak ifade eden partiler de en soldakiler de çatışmalara İsrail'in Filistin halkına yönelik yıllardır süren tecrit, ötekileştirme, hatta ırkçı politikaları üzerinden yaklaşıyorlar.
Hamas'ın saldırılarının ardından Ortadoğu'daki yeni döneme ilişkin başından beri benim dikkatlerinizi çekmeye çalıştığım konu ise, Türkiye'nin tüm bu olan biten karşısında tarafsızlığını ve sağduyusunu koruması gerektiği. Yangının tüm Ortadoğu'ya yayılmaması ve Gazze'deki katliamın durdurulması konusunda arabulucu olması, Türkiye'nin çıkarına olmayan gelişmeleri öngörerek, buna göre gereken tavırları alması.
Bakın Mısır'daki Sisi Hükümeti bile Müslüman bir ülke olmasına rağmen, kendi ulusal güvenliğini gerekçe göstererek, Hamas'ın saldırı yapacağına ilişkin istihbari bilgiyi, İsrail hükümeti ile paylaşmış.
Elbette her meselede olduğu gibi İsrail-Filistin Savaşı'nda da Türkiye öncelikle kendi çıkarlarının peşinde olmalı. Çünkü Ortadoğu'da hiçbir şeyin olmadığı gibi, İsrail-Filistin meselesinin de "siyah-beyaz" gibi yorumlanması mümkün değil. O yüzden Ortadoğu ne Hamas ne de Netanyahu faşist uygulamalarının sonuçları üzerinden değerlendirilebilir.
Bu arada iki gündür, savaş gemilerini Doğu Akdeniz'e yollayan ABD'ye ve İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanına ilişkin iktidarın sertleşmeye başlayan çıkışları, yaklaşan yerel seçim öncesinde özellikle muhafazakar seçmen nezdinde elbette etkili olacaktır. Ama bu hamasi çıkışların Türkiye'nin terörle mücadelesine zarar vermemesine dikkat edilmesi gerekiyor.
Unutulmamalı ki İsrail de Hamas'ın saldırılarını "terörist eylem" olarak nitelendiriyor.